Yeni
yıl yazıları genellikle bir yılın ardından diye başlar. Medya
kuruluşları bir yıl boyunca yayınladıkları haberler arasından
en önemlilerini seçerek özel programlar hazırlarlar. Adettendir
bu!
Biz
bu sene farklı bir yeni yıl yazısı yazmayı tercih ediyoruz. Her
şeyden önce okuyucularımızın hafızasına güveniyoruz. Acısıyla
tatlısıyla onlar geride bıraktığımız yılı çok iyi
anımsıyorlar. Özet geçmeye gerek yok. Diğer taraftan çok daha
önemli olduğuna inandığımız bir başka nokta var. 2008 büyük
bir yıl olacak. Yüzümüzü geçmişe dönmektense dostlarımızı
yeni yılda karşımıza çıkacak tarihi önem taşıyan gelişmelere
karşı uyarmak en doğrusu.
Genelde
sitemizin konu çerçevesi dolayısıyla yaptığımız analiz ve
değerlendirmelerde olaylara Çingeneler açısında yaklaşıyoruz.
Şimdi durum biraz daha karmaşık. Tartışacağımız konular Türk
Çingenelerini ilgilendirdiği gibi toplumumuzun tamamını da
doğrudan doğruya ilgilendiriyor.
Geride bıraktığımız birkaç yıl içerisinde Çingenelerin en önemli gündemi Kentsel Dönüşüm Süreci oldu. Kentsel dönüşüm uygulamalarında yerel yöneticiler yerleşim bölgelerinde sorunlu olduğunu değerlendirdikleri yapılaşmalara karşı projeler hazırladılar. Bu projeler doğrultusunda mahallelerde yıkımlar gerçekleştirildi. Kimi projeler mahalle sakinlerinin ihtiyaç ve beklentileri göz önünde bulundurularak hazırlanmıştı. Bu örneklerde mahalle sakinleri ile belediyeler işbirliği içerisinde başarılı uygulamalara imza attılar.
Buna
karşılık kimi yerlerde ise mahalle sakinlerinin gelir düzeyleri,
meslekleri, kültür ve değerleri göz önünde tutulmadı. Bu
örneklerde yerel yönetimlerle mahalle sakinleri adeta karşı
karşıya kaldılar. Çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Bu
sıkıntılara ilişkin sadece tek bir örnek vereceğiz.
Adını vermeyeceğimiz bir yerleşim bölgesinde yerel yönetimin kararıyla büyük çoğunluğu Çingene olan mahalle sakinlerinin evleri yıkıldı. Yıkım için önceden hiçbir tebligat yapılmamıştı. Yıkım ekipleri mahalle sakinlerine evlerindeki eşyalarını tahliye etmeleri için fırsat vermediler. Daha da korkuncu mahalle sakinlerinin sobaları yıkımdan önce özellikle toplandı. İnsanların gözlerinin önünde sobaları parçalandı. Yoksulluğu bilenler soğuğun yoksullar için ne manaya geldiğini iyi bilirler. Bu hareketin anlamını sizlerin takdir etmesini istiyoruz.
Bu
mahallenin sakinleri önce evlerinin bulunduğu yere çadır
kurdular. Çünkü kendilerine ne herhangi bir maddi yardım
yapılmıştı ne de gidebilecekleri başka bir yer gösterilmişti.
Çaresiz yıkım ekiplerinin tekrar gelmesini beklemeye başladılar.
Yıkım her geldiğinde çadırları yıkıp çadır malzemelerini
topluyordu. Onlar gittiğinde mahalle sakinleri sağdan soldan
topladıkları bez ve teneke parçalarıyla yeniden inşa etmeye
çalıştılar evlerini. Bu döngü tekrarlanıp durdu. En sonunda
yanlarında güvenlik güçleriyle gelen yıkım ekipleri biraz da
şiddet kullanarak mahalleyi dağıttı. Mahalle sakinlerinin bir
daha aynı bölgeye gelmemeleri için bölgeye bekçi diktiler.
Böylece dostlarımız için yarı göçebe bir hayat başlamış oldu. Kah artık kullanılmayan çökmeye yüz tutmuş eski binaların odalarında kah başka mahallelerde yaşayan akrabalarının yanında kah anadol marka küçük kamyonetler arkasında kah içi atık maddelerle, çöple, pislikle dolu eski fabrikaların izbe yerlerinde çoluk çocuk yaşamaya çalıştılar. Gittikçe yoksullukları dayanılmaz bir hal aldı. Aralarında bazıları akıl sağlığını dahi kaybetti. Onlar 2008 yılına kabuslarla giriyorlar. Gelecekten hiçbir beklentileri yok. Daha da korkuncu kaybedecek hiçbir şeyleri kalmadı!
Bu örnek kentsel dönüşümün nasıl olmaması gerektiğini gösteriyor bizlere. Acı ki bu biçimde, mahalle sakinlerinin hiçbir hassasiyetine dikkat etmeden, onları insan yerine koymadan yapılan uygulamalar vatanımızın her yerinde karşımıza çıkıyor. Marmara Bölgesi, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgesinde yanlış zihniyetlerle gerçekleştirilen bu uygulamaların sonucunda ordan oraya dolaşarak yaşamaya çalışan, bir gün Edirne'de bir gün Çorlu'da bir gün İstanbul'da yaşayan oldukça kalabalık bir kitle ortaya çıkmıştır.
Toprağa,
herhangi bir işe bağlı olmadan yaşayan; ikametgahı olmadığı
için çocuklarını okula gönderemeyen, çocuklarına kimlik
çıkaramayan ve giderek parçalanan aileler var karşımızda. Her
geçen gün daha fazla insan ruhsal dengesini yitiriyor anlatmaya
çalıştığımız şartların içerisinde.
Şüpheniz
olmasın bu yaşanandır. Kimsenin mağdur olmaması için mahalle
ismi vermedik. Hatalarını düzeltebileceklerine inanarak hiçbir
yerel yöneticiyi suçlamadık. Ama inanın bize dostlar bu
söylediklerimiz gerçek. Ordan oraya savrulan mesleksiz insanların
çocukları geleceğin "Celalileri" haline gelecektir.
Çaresizlik, açlık, eğitimsizlik ve ulus olarak bizi birada tutan
tüm bağlardan uzak kalma hali bu insanlarımızı patlamaya hazır
bir bomba haline getirecektir.
Belki kısa vadeli çıkarlarla bu gerçeklere gözler kapanıyor. Hataları itiraf etmektense bu gerçekleri dile getiren biz ve bizim gibi insanlar suçlu görülüyor. Bu büyük bir gaflet. Hatada ısrar edilirse toplumun tüm dengeleri sarsılacaktır. Önümüzdeki yıllarda suç oranlarında meydana gelecek korkunç bir artış bizim için süpriz değil. Gözümüzün önünde bir çığ gibi büyüyen açlığın farkındayız çünkü.
İnanıyorum
ki; yerel yönetimlerimiz, hükümetimiz, devlet kurumlarımız bu
sorunun farkına varıp, kentsel dönüşümün yanlış örnekleri
yerine doğru örneklerini teşvik ederse; insanlarımızın evsiz
barksız sefil bir göçebeliğe mahkum edilmesine karşı doğru
politikaları geliştirirlerse elbirliği ile pek çok sorun
aşılabilir.
Aksi
halde ne mi olur? Aksi halde yarayı kaşırlar. Bu yaranın
kaşınmasından çıkarı olan, toplumsal ve milli dengelerin
bozulmasını isteyenler boş durmayacaklardır. Ortada her türlü
fesada çok uygun bir zemin vardır. Birileri bunun gereğini yapar.
Biz
bu zeminden 2008 yılı için hissettiğimiz bir tehlikenin adını
koyacağız. Karar alma gücüne sahip bazı insanlarımız; sorunun
kendisini değil sorunun varlığından bahsedenleri bir tehlike
olarak görürse, TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar'ın
talihsiz açıklamasında olduğu gibi kentsel dönüşüme eleştirel
yaklaşanlar yanlış bir biçimde değerlendirilirse bizler gibi bu
alanda iyi niyetli çalışan, gördüğü hataları yapıcı bir
biçimde ortaya koyarak doğabilecek muhtemel problemlerin önüne
geçme çabasındaki kişi, kurum ve kuruluşlar yılgınlığa
düşebilirler. Yetkililerin talihsiz açıklamaları bazı kişilerin
büsbütün gecekondu sakinlerine, Çingenelere ya da garibanlara
karşı doğuştan suçlu muamelesi yapmalarına neden olabilir. Suç
olgusundan canı yanan her vatandaşın bunun acısını
Çingenelerden ya da diğer gariban kesimlerden çıkarmasına neden
olacak açıklamalar kötü niyetli yapılmasalar da çok
tehlikeli... Binlerce yıldır beraber yaşayan, dini, ırkı ne
olursa olsun bir potada eriyerek kardeşleşmiş yurdum insanının
arasına ırkçılığın kalleş tohumlarını ekmeye çalışanlar
istemeden yaratılan bu havadan yararlanmaya çalışabilirler.
Korkumuz
2008 yılında, Avrupa'da yaşanmakta olan vahim bazı olayların
topraklarımıza sıçramasıdır. Bunun alametleri mevcuttur. Resmi
kurumların ve bireylerin toplumsal yapımıza çok zarar verebilecek
böylesi girişimlerin önüne geçebilmek için derhal harekete
geçmelerinin önemi tartışılmaz.
Tehlike
ırkçılık tohumlarını ekmeye çalışan zihniyetlerin düşünceden
eyleme geçmesidir.
Tehlike kentsel dönüşüm sürecindeki yanlış uygulamalar sonucunda Çingenelerin ve diğer gariban kesimlerin zorunlu olarak yarı göçebe bir hayata itilmesidir.
Tehlike kentsel dönüşüm sürecindeki yanlış uygulamalar sonucunda Çingenelerin ve diğer gariban kesimlerin zorunlu olarak yarı göçebe bir hayata itilmesidir.
Tehlike
çaresizlik içerisindeki aç insanların hayatta kalmak için suça
meyilli hale gelmesidir.
Tehlike insanlarımızın birbirini düşman gibi görmeye başlamasıdır.
Tehlike insanlarımızın birbirini düşman gibi görmeye başlamasıdır.
Tehlike
karar alma gücüne sahip olanların bu sorunları çözmeye gayret
göstermek yerine bu sorunları dile getiren iyi niyetli kurum ve
kuruluşlara yanlış bir biçimde yaklaşmalarıdır.
Ben
bir Türk Çingenesi olarak herkese sesleniyorum. Yeni yılın ilk
saatlerinde haykırdığımız bu gerçeklere kulak verin.
Acılarımıza acı eklenmesin, kardeşliğimize kardeşlik eklensin.
Yaralarımızı kaşımak, acılarımızı bizleri boğacak bir irin
denizine dönüştürmek isteyenlere fırsat vermeyelim.
Hepimize mutlu bir yeni yıl diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder