10 Aralık 2013 Salı

2008'de Bizi Bekleyenler 01/01/2008

Yeni yıl yazıları genellikle bir yılın ardından diye başlar. Medya kuruluşları bir yıl boyunca yayınladıkları haberler arasından en önemlilerini seçerek özel programlar hazırlarlar. Adettendir bu!

Biz bu sene farklı bir yeni yıl yazısı yazmayı tercih ediyoruz. Her şeyden önce okuyucularımızın hafızasına güveniyoruz. Acısıyla tatlısıyla onlar geride bıraktığımız yılı çok iyi anımsıyorlar. Özet geçmeye gerek yok. Diğer taraftan çok daha önemli olduğuna inandığımız bir başka nokta var. 2008 büyük bir yıl olacak. Yüzümüzü geçmişe dönmektense dostlarımızı yeni yılda karşımıza çıkacak tarihi önem taşıyan gelişmelere karşı uyarmak en doğrusu.

Genelde sitemizin konu çerçevesi dolayısıyla yaptığımız analiz ve değerlendirmelerde olaylara Çingeneler açısında yaklaşıyoruz. Şimdi durum biraz daha karmaşık. Tartışacağımız konular Türk Çingenelerini ilgilendirdiği gibi toplumumuzun tamamını da doğrudan doğruya ilgilendiriyor.

Geride bıraktığımız birkaç yıl içerisinde Çingenelerin en önemli gündemi Kentsel Dönüşüm Süreci oldu. Kentsel dönüşüm uygulamalarında yerel yöneticiler yerleşim bölgelerinde sorunlu olduğunu değerlendirdikleri yapılaşmalara karşı projeler hazırladılar. Bu projeler doğrultusunda mahallelerde yıkımlar gerçekleştirildi. Kimi projeler mahalle sakinlerinin ihtiyaç ve beklentileri göz önünde bulundurularak hazırlanmıştı. Bu örneklerde mahalle sakinleri ile belediyeler işbirliği içerisinde başarılı uygulamalara imza attılar.

Buna karşılık kimi yerlerde ise mahalle sakinlerinin gelir düzeyleri, meslekleri, kültür ve değerleri göz önünde tutulmadı. Bu örneklerde yerel yönetimlerle mahalle sakinleri adeta karşı karşıya kaldılar. Çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Bu sıkıntılara ilişkin sadece tek bir örnek vereceğiz.

Adını vermeyeceğimiz bir yerleşim bölgesinde yerel yönetimin kararıyla büyük çoğunluğu Çingene olan mahalle sakinlerinin evleri yıkıldı. Yıkım için önceden hiçbir tebligat yapılmamıştı. Yıkım ekipleri mahalle sakinlerine evlerindeki eşyalarını tahliye etmeleri için fırsat vermediler. Daha da korkuncu mahalle sakinlerinin sobaları yıkımdan önce özellikle toplandı. İnsanların gözlerinin önünde sobaları parçalandı. Yoksulluğu bilenler soğuğun yoksullar için ne manaya geldiğini iyi bilirler. Bu hareketin anlamını sizlerin takdir etmesini istiyoruz.

Bu mahallenin sakinleri önce evlerinin bulunduğu yere çadır kurdular. Çünkü kendilerine ne herhangi bir maddi yardım yapılmıştı ne de gidebilecekleri başka bir yer gösterilmişti. Çaresiz yıkım ekiplerinin tekrar gelmesini beklemeye başladılar. Yıkım her geldiğinde çadırları yıkıp çadır malzemelerini topluyordu. Onlar gittiğinde mahalle sakinleri sağdan soldan topladıkları bez ve teneke parçalarıyla yeniden inşa etmeye çalıştılar evlerini. Bu döngü tekrarlanıp durdu. En sonunda yanlarında güvenlik güçleriyle gelen yıkım ekipleri biraz da şiddet kullanarak mahalleyi dağıttı. Mahalle sakinlerinin bir daha aynı bölgeye gelmemeleri için bölgeye bekçi diktiler.

Böylece dostlarımız için yarı göçebe bir hayat başlamış oldu. Kah artık kullanılmayan çökmeye yüz tutmuş eski binaların odalarında kah başka mahallelerde yaşayan akrabalarının yanında kah anadol marka küçük kamyonetler arkasında kah içi atık maddelerle, çöple, pislikle dolu eski fabrikaların izbe yerlerinde çoluk çocuk yaşamaya çalıştılar. Gittikçe yoksullukları dayanılmaz bir hal aldı. Aralarında bazıları akıl sağlığını dahi kaybetti. Onlar 2008 yılına kabuslarla giriyorlar. Gelecekten hiçbir beklentileri yok. Daha da korkuncu kaybedecek hiçbir şeyleri kalmadı!

Bu örnek kentsel dönüşümün nasıl olmaması gerektiğini gösteriyor bizlere. Acı ki bu biçimde, mahalle sakinlerinin hiçbir hassasiyetine dikkat etmeden, onları insan yerine koymadan yapılan uygulamalar vatanımızın her yerinde karşımıza çıkıyor. Marmara Bölgesi, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgesinde yanlış zihniyetlerle gerçekleştirilen bu uygulamaların sonucunda ordan oraya dolaşarak yaşamaya çalışan, bir gün Edirne'de bir gün Çorlu'da bir gün İstanbul'da yaşayan oldukça kalabalık bir kitle ortaya çıkmıştır.

Toprağa, herhangi bir işe bağlı olmadan yaşayan; ikametgahı olmadığı için çocuklarını okula gönderemeyen, çocuklarına kimlik çıkaramayan ve giderek parçalanan aileler var karşımızda. Her geçen gün daha fazla insan ruhsal dengesini yitiriyor anlatmaya çalıştığımız şartların içerisinde.
Şüpheniz olmasın bu yaşanandır. Kimsenin mağdur olmaması için mahalle ismi vermedik. Hatalarını düzeltebileceklerine inanarak hiçbir yerel yöneticiyi suçlamadık. Ama inanın bize dostlar bu söylediklerimiz gerçek. Ordan oraya savrulan mesleksiz insanların çocukları geleceğin "Celalileri" haline gelecektir. Çaresizlik, açlık, eğitimsizlik ve ulus olarak bizi birada tutan tüm bağlardan uzak kalma hali bu insanlarımızı patlamaya hazır bir bomba haline getirecektir.

Belki kısa vadeli çıkarlarla bu gerçeklere gözler kapanıyor. Hataları itiraf etmektense bu gerçekleri dile getiren biz ve bizim gibi insanlar suçlu görülüyor. Bu büyük bir gaflet. Hatada ısrar edilirse toplumun tüm dengeleri sarsılacaktır. Önümüzdeki yıllarda suç oranlarında meydana gelecek korkunç bir artış bizim için süpriz değil. Gözümüzün önünde bir çığ gibi büyüyen açlığın farkındayız çünkü.

İnanıyorum ki; yerel yönetimlerimiz, hükümetimiz, devlet kurumlarımız bu sorunun farkına varıp, kentsel dönüşümün yanlış örnekleri yerine doğru örneklerini teşvik ederse; insanlarımızın evsiz barksız sefil bir göçebeliğe mahkum edilmesine karşı doğru politikaları geliştirirlerse elbirliği ile pek çok sorun aşılabilir.

Aksi halde ne mi olur? Aksi halde yarayı kaşırlar. Bu yaranın kaşınmasından çıkarı olan, toplumsal ve milli dengelerin bozulmasını isteyenler boş durmayacaklardır. Ortada her türlü fesada çok uygun bir zemin vardır. Birileri bunun gereğini yapar.

Biz bu zeminden 2008 yılı için hissettiğimiz bir tehlikenin adını koyacağız. Karar alma gücüne sahip bazı insanlarımız; sorunun kendisini değil sorunun varlığından bahsedenleri bir tehlike olarak görürse, TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar'ın talihsiz açıklamasında olduğu gibi kentsel dönüşüme eleştirel yaklaşanlar yanlış bir biçimde değerlendirilirse bizler gibi bu alanda iyi niyetli çalışan, gördüğü hataları yapıcı bir biçimde ortaya koyarak doğabilecek muhtemel problemlerin önüne geçme çabasındaki kişi, kurum ve kuruluşlar yılgınlığa düşebilirler. Yetkililerin talihsiz açıklamaları bazı kişilerin büsbütün gecekondu sakinlerine, Çingenelere ya da garibanlara karşı doğuştan suçlu muamelesi yapmalarına neden olabilir. Suç olgusundan canı yanan her vatandaşın bunun acısını Çingenelerden ya da diğer gariban kesimlerden çıkarmasına neden olacak açıklamalar kötü niyetli yapılmasalar da çok tehlikeli... Binlerce yıldır beraber yaşayan, dini, ırkı ne olursa olsun bir potada eriyerek kardeşleşmiş yurdum insanının arasına ırkçılığın kalleş tohumlarını ekmeye çalışanlar istemeden yaratılan bu havadan yararlanmaya çalışabilirler.

Korkumuz 2008 yılında, Avrupa'da yaşanmakta olan vahim bazı olayların topraklarımıza sıçramasıdır. Bunun alametleri mevcuttur. Resmi kurumların ve bireylerin toplumsal yapımıza çok zarar verebilecek böylesi girişimlerin önüne geçebilmek için derhal harekete geçmelerinin önemi tartışılmaz.

Tehlike ırkçılık tohumlarını ekmeye çalışan zihniyetlerin düşünceden eyleme geçmesidir.
Tehlike kentsel dönüşüm sürecindeki yanlış uygulamalar sonucunda Çingenelerin ve diğer gariban kesimlerin zorunlu olarak yarı göçebe bir hayata itilmesidir.

Tehlike çaresizlik içerisindeki aç insanların hayatta kalmak için suça meyilli hale gelmesidir.
Tehlike insanlarımızın birbirini düşman gibi görmeye başlamasıdır.

Tehlike karar alma gücüne sahip olanların bu sorunları çözmeye gayret göstermek yerine bu sorunları dile getiren iyi niyetli kurum ve kuruluşlara yanlış bir biçimde yaklaşmalarıdır.

Ben bir Türk Çingenesi olarak herkese sesleniyorum. Yeni yılın ilk saatlerinde haykırdığımız bu gerçeklere kulak verin. Acılarımıza acı eklenmesin, kardeşliğimize kardeşlik eklensin. Yaralarımızı kaşımak, acılarımızı bizleri boğacak bir irin denizine dönüştürmek isteyenlere fırsat vermeyelim.


Hepimize mutlu bir yeni yıl diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder