10 Aralık 2013 Salı

Her Yönüyle Çingene Olmak (2) 03/10/2010

Sitemizde yayınlanan Judith Okely ropörtajı, Okely'nin internetten yolladığımız sorulara verdiği yazılı yanıtlardan oluşuyor. Şüphesiz ki ropörtaj formatındaki bir metinde Okely'nin düşüncelerini tümüyle anlayabilmek mümkün değil. Bu yüzden bu yazıyı yazarken, Judith Okely'nin bir saha araştırmasına dayanarak yazdığı "The Traveller Gypsies"-Göçebe Çingeneler isimli kitaptan da yararlandık. Amacımız okurlarımıza genel hatlarıyla Okely'nin bakışını aktarmak ve kendi bakış açımızdan Judith Okely'nin düşüncelerini değerlendirmek.

***

Judith Okely'nin yaklaşımı eleştirici bir yaklaşım. Neyi eleştiriyor Okely? Öncelikle 18. yy'dan itibaren yaygınlaşmaya başlayan Çingenelerin tarihine ilişkin genel teorileri. Okely'nin bu konudaki eleştirel yaklaşımını anlatırken kullandığı ifadeler ise çok ilginç. Okely genellikle sözlü kültürlerden gelen insanların tarihi olayları aktarırken efsanevi bir dil kullandığını, efsanelerden yararlandığını hatırlatır. Buna karşılık Okely'e göre Gaco bilimadamları da Çingeneler için bir tarih yazmak sözkonusu olduğunda kendi efsanelerini yaratmaktadırlar(1).

Okely için 18. yy'dan itibaren dilbilimcilerin Romanes derlemeleri yapmaları ve Romanes dili ile Hint dilleri arasındaki benzerlikleri işaret etmeleri süreci bu tarzda bir efsanenin yaratılmasının başlangıç noktası olmuştur. Nitekim dilde görülen bu benzerlikler üstünden bir Çingene tarihi yazılmaya başlanmış ve Çingenelerin Hindistan'la olan bağlantısına işaret edilmiştir(2). Judith Okely'e göre Gaco bilimadamları tarafından yapılan çalışmalarının ilk bakışta fark edilmeyen bir amacı vardır. Çingenelerin kökeninin doğu olduğunun gösterilmesi Avrupalı Gaco bilim adamını rahatlatmaktadır. Okely'e göre Gaco, Çingeneleri ancak egzotik yabancılar olarak gördüğünde kabul edebilmektedir. Çingenelerin yerli topluluklar olabileceği düşüncesi onlara tahammül edilemez gözükmektedir. Hindistan'dan göç teorisi de Okely'e göre bu egzotikleştirmeye katkıda bulunmaktadır(3).

Judith Okely Çingeneler ile Hindistan arasında dil üzerinden bir bağ kurulduktan sonra "Gerçek Çingene" kavramının ortaya çıktığına işaret eder. Buna göre Romanes konuşan ve Hindistan bağlantıları açıkça anlaşılabilen Çingene grupları "Gerçek Çingeneler"dir. Farklı Çingene dillerini konuşanlar ise ya kendilerine yabancılaşmış gruplar ya da Çingenelerin yaşam biçimini taklit etmeye çalışan yerliler olarak lanse edilmişlerdir. Okely var olduğunu öne sürdüğü bu bakış açısını şiddetle eleştirir. İngiltere örneğinde "Gerçek Çingeneler" olarak kabul edilen Welsh ve İngiltere'de yaşayan Çingene topluluklarıyla gerçek Çingene olarak kabul edilmeyen İrlanda ve İskoçya'daki topluluklar arasında tarih boyunca sıkı ilişkilerin var olduğunu hatırlatır. Farklı coğrafi bölgelerdeki gruplar sık sık yer değiştirmiştir. İrlandalı ve İskoçyalı Çingene toplulukları ile diğerleri arasında evlilik ilişkileri kurulmuştur.
Okely Çingene olarak adlandırılan toplulukları gerçek çingeneler-gerçek olmayanlar şeklinde ayırmanın zararlarına işaret eder. Bir Çingene temsilcisi Okely'e bazı grupların İrlandalı kalaycıların ve Sintilerin Dünya Romanlar Kongresine katılmalarını istemediklerini anlatır. Bu talebin gerekçesi ise İrlandalı kalaycıların ve Sintilerin Hint kökenli olmadıkları düşüncesidir(4). Okely bu örnekle Çingenelerin Hindistan'dan göç teorisi ile kendi içlerinde bölündüklerine işaret eder. Bununla birlikte Hindistan'dan göç teorisine güçlü eleştiriler getiren Okely Çingenelerin Hindistan'la hiçbir bağları olmadığını iddia etmediğini öne sürmektedir. Bu noktada Okely kendisini Çingene, Roman ya da Gezgin olarak tanımlayan herkesin 10. yy'da Hindistan'dan çıkmış bir topluluğun soyundan geldiği düşüncesini eleştirdiğini, sorguladığını ifade eder(5).

***

Judith Okely'nin çalışmaları Çingenelerle ilgili yapılan çalışmalar içerisinde yeni bir başlangıç noktasıdır. Onun kitabı ile birlikte yeni bir yaklaşım gelişmeye başlamıştır. Daha öncesinde Çingenelerle ilgili çalışmalar daha ziyade dilbilim çerçevesinde yürütülmekteyken Okely'nin katkıları ile birlikte Çingene dilleri ile ilgili çalışmaların yanı sıra Çingenelerin ekonomik hayatı, toplumsal yapısı vb alanlardaki çalışmaların da gelişmeye başladığını öne sürmek yanlış olmayacaktır.

Okely'nin çalışmalarının bizce dünya Çingenelerine en önemli katkısı, Çingene kimliğinin sıradan bir etnik kimlik olmanın ötesindeki boyutlarının anlaşılabilmesine katkı sunmuş olmasıdır. Çingeneler sadece Romanes konuşan gruplar olarak kabul edildiğinde; Çingenelik sadece Hint kökeni ve dille tanımlandığında açık ki bir şeyler boşlukta kalmaktadır. Roman kimliğinin içerisinde dilin rolü hiç kimse tarafından inkar edilemez. Ama yaşadıkları coğrafyada sayıca azınlık durumunda bulunan diğer etnik gruplarla Romanlar karşılaştırıldığında Roman kimliğinin ve Romanların toplumsal yapı içerisindeki konumunun sadece dil tarafından belirlenmediği rahatlıkla anlaşılabilir.

Romanları, Bulgaristan'da yaşayan Türkmenlerden, Türkiye'deki Çerkezlerden, Japonya'daki Ainulardan, Fransa'daki Araplardan ayıran bir şey vardır. O şey; Romanların evrensel millet aidiyetidir. Romanlar; Yenicheler, Paveeler, Quinquislar, Domlar, Geygeller, Abdallar, Rudariler, Banjaralar, Saperalar, Midganlar ve diğerleri ile birlikte Çingene Evrensel Milleti'ne mensupturlar. Gaco kavimlerinden farklı olarak Çingene kavimlerinin ataları göçebe çoban veya yerleşik tarımcı değil göçebe zanaatçılardır. Binlerce yıl süren bu farklılığın neticesinde Çingene Evrensel Milleti'ne mensup bütün kavimler yaşadıkları ülkelerde Gaco Evrensel Milleti'ne mensup sayısal olarak azınlıkta bulunan diğer etnik gruplardan farklı bir konumda bulunmaktadır.

Bugün bu bakış açısına sahip olmamızda Judith Okely'nin rolü görmezden gelinemez. Onun Çingenelerin dil ve köken temelinde "gerçek Çingeneler"-"sahte Çingeneler" ayrımına getirdiği itiraz çok önemlidir. Diğer taraftan Okely Çingeneliğin sosyal özelliklerine işaret etmesi göçebe zanaatçı kavramsallaştırmasının gelişmesinde kurucu bir rol oynamıştır. Bu noktada Okely ile birlikte Bernhard Streck, Aparna Rao, Michael Bollig, Joseph C. Berland gibi isimlerin katkıları ile dünyanın farklı bölgelerindeki Çingene kavimlerini daha yakından tanıma ve Çingene Evrensel Milleti'nin genel özelliklerini ortaya koyabilme şansına sahibiz.

***

Her Çingene kavmi aynı anda 2 kimliğe sahiptir. Birinci olarak Çingene kavimlerinin ataları göçebe zanaatçı bir yaşam tarzı üzerinde bulundukları için geçmişte ve günümüzde Çingene Evrensel Milleti'ne mensup olmuşlardır. Bu her Çingene kavminin ve tek tek her Çingene bireyinin sahip olduğu sosyal kimliktir. İkinci olarak Çingene kavimleri kendi etnik kimliklerine sahiptirler. Bu etnik kimlikler sözkonusu Çingene kavimlerinin dilleri ve tarihleri ile belirlenir. Romanların, Abdalların, Lomların, Domların, Midganların, Twaların ve diğerlerinin kendilerine ait tarihleri ve dilleri vardır. Şüphesiz ki her Çingene bireyinin kimlik gelişiminde sosyal kimliği olan Çingeneliği kadar etnik aidiyeti olan Romanlığı veya Abdallığının da önemli bir rolü vardır.

Judith Okely çalışmasını esas olarak Çingene kimliğini tamamen tek bir dil ve tarih üzerinde sıradan bir etnik grup olarak tanımlayan yaklaşımları eleştirmeye adamıştır. Esas olarak eleştirileri bu noktada yoğunlaşmaktadır. Ne var ki bu noktada dikkatli davranılmadığı takdirde bir başka abartıya savrulabileceğine inanıyoruz. Her ne kadar Okely bize verdiği ropörtajda Romanların Hindistan'la bağlantısını ve Romanesin bir dil olarak varlığını sorgulamadığını belirtse de Okely'nin yaklaşımından hareket eden kimilerinin Çingene kavimlerinin etnik kimliklerini tartışmaya açma ihtimali vardır. Bu noktanın üzerinde özellikle durmanın ve insanlığın evrensel kültür mirasının vazgeçilmez unsurları olarak Çingene dillerinin önemini vurgulamanın yararlı olduğuna inanıyoruz.

***

Yaron Matras ve Judith Okely ropörtajlarında Çingene kimliğinin farklı boyutlarına işaret etmeye çalıştık. Matras, dilbilimsel açıdan Çingene dillerinin gelişimi ile ilgili değerli bilgilerini paylaştı bizlerle. Aynı zamanda Çingene dillerinin sosyal işlevine ilişkin değerlendirmelerinden yararlandık Matras'ın. Matras'ın genel hatlarıyla işaret ettiği aslında Çingene kavimlerinin etnik kimliklerinin temel unsuru olan Çingene dillerinin Çingeneler için sahip olduğu önemli roldür.

Judith Okely ise sosyal bir kimlik olarak Çingeneliğin tanınmasına giden yolda öncü bir rol üstlenmiştir. Okely'nin ropörtajında vurguladıkları bu nokta göz önünde tutularak tekrar tekrar okunmalıdır. Çingene kimliğinin her yönüyle kavranılabilmesi Okely'nin katkıları olmaksızın mümkün gözükmemektedir.

Hiçbir Çingene kavmi ne sadece etnik özelliği ne de sadece sosyal kimliği olan Evrensel Millet mensubiyeti ön plana çıkarılarak tam manasıyla anlaşılabilir. Bir Romanı Roman yapan hem dili ve tarihi hem de Çingeneliğidir. Bir Abdalı abdal yapan hem dili ve tarihi hem de Çingeneliğidir. Çingene kimliğini tek boyutlu olarak algılamaya çalışmak onu yok saymaktan farklı değildir.
***
Hepinize şen bir hafta diliyorum. Neşeniz bol, keyfiniz gıcır olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder