Sitemizde
yayınlanan Judith Okely ropörtajı, Okely'nin internetten
yolladığımız sorulara verdiği yazılı yanıtlardan oluşuyor.
Şüphesiz ki ropörtaj formatındaki bir metinde Okely'nin
düşüncelerini tümüyle anlayabilmek mümkün değil. Bu yüzden
bu yazıyı yazarken, Judith Okely'nin bir saha araştırmasına
dayanarak yazdığı "The Traveller Gypsies"-Göçebe
Çingeneler isimli kitaptan da yararlandık. Amacımız okurlarımıza
genel hatlarıyla Okely'nin bakışını aktarmak ve kendi bakış
açımızdan Judith Okely'nin düşüncelerini değerlendirmek.
***
Judith
Okely'nin yaklaşımı eleştirici bir yaklaşım. Neyi eleştiriyor
Okely? Öncelikle 18. yy'dan itibaren yaygınlaşmaya başlayan
Çingenelerin tarihine ilişkin genel teorileri. Okely'nin bu
konudaki eleştirel yaklaşımını anlatırken kullandığı
ifadeler ise çok ilginç. Okely genellikle sözlü kültürlerden
gelen insanların tarihi olayları aktarırken efsanevi bir dil
kullandığını, efsanelerden yararlandığını hatırlatır. Buna
karşılık Okely'e göre Gaco bilimadamları da Çingeneler için
bir tarih yazmak sözkonusu olduğunda kendi efsanelerini
yaratmaktadırlar(1).
Okely
için 18. yy'dan itibaren dilbilimcilerin Romanes derlemeleri
yapmaları ve Romanes dili ile Hint dilleri arasındaki benzerlikleri
işaret etmeleri süreci bu tarzda bir efsanenin yaratılmasının
başlangıç noktası olmuştur. Nitekim dilde görülen bu
benzerlikler üstünden bir Çingene tarihi yazılmaya başlanmış
ve Çingenelerin Hindistan'la olan bağlantısına işaret
edilmiştir(2). Judith Okely'e göre Gaco bilimadamları tarafından
yapılan çalışmalarının ilk bakışta fark edilmeyen bir amacı
vardır. Çingenelerin kökeninin doğu olduğunun gösterilmesi
Avrupalı Gaco bilim adamını rahatlatmaktadır. Okely'e göre Gaco,
Çingeneleri ancak egzotik yabancılar olarak gördüğünde kabul
edebilmektedir. Çingenelerin yerli topluluklar olabileceği
düşüncesi onlara tahammül edilemez gözükmektedir. Hindistan'dan
göç teorisi de Okely'e göre bu egzotikleştirmeye katkıda
bulunmaktadır(3).
Judith
Okely Çingeneler ile Hindistan arasında dil üzerinden bir bağ
kurulduktan sonra "Gerçek Çingene" kavramının ortaya
çıktığına işaret eder. Buna göre Romanes konuşan ve Hindistan
bağlantıları açıkça anlaşılabilen Çingene grupları "Gerçek
Çingeneler"dir. Farklı Çingene dillerini konuşanlar ise ya
kendilerine yabancılaşmış gruplar ya da Çingenelerin yaşam
biçimini taklit etmeye çalışan yerliler olarak lanse
edilmişlerdir. Okely var olduğunu öne sürdüğü bu bakış
açısını şiddetle eleştirir. İngiltere örneğinde "Gerçek
Çingeneler" olarak kabul edilen Welsh ve İngiltere'de yaşayan
Çingene topluluklarıyla gerçek Çingene olarak kabul edilmeyen
İrlanda ve İskoçya'daki topluluklar arasında tarih boyunca sıkı
ilişkilerin var olduğunu hatırlatır. Farklı coğrafi
bölgelerdeki gruplar sık sık yer değiştirmiştir. İrlandalı ve
İskoçyalı Çingene toplulukları ile diğerleri arasında evlilik
ilişkileri kurulmuştur.
Okely
Çingene olarak adlandırılan toplulukları gerçek
çingeneler-gerçek olmayanlar şeklinde ayırmanın zararlarına
işaret eder. Bir Çingene temsilcisi Okely'e bazı grupların
İrlandalı kalaycıların ve Sintilerin Dünya Romanlar Kongresine
katılmalarını istemediklerini anlatır. Bu talebin gerekçesi ise
İrlandalı kalaycıların ve Sintilerin Hint kökenli olmadıkları
düşüncesidir(4). Okely bu örnekle Çingenelerin Hindistan'dan göç
teorisi ile kendi içlerinde bölündüklerine işaret eder. Bununla
birlikte Hindistan'dan göç teorisine güçlü eleştiriler getiren
Okely Çingenelerin Hindistan'la hiçbir bağları olmadığını
iddia etmediğini öne sürmektedir. Bu noktada Okely kendisini
Çingene, Roman ya da Gezgin olarak tanımlayan herkesin 10. yy'da
Hindistan'dan çıkmış bir topluluğun soyundan geldiği
düşüncesini eleştirdiğini, sorguladığını ifade eder(5).
***
Judith
Okely'nin çalışmaları Çingenelerle ilgili yapılan çalışmalar
içerisinde yeni bir başlangıç noktasıdır. Onun kitabı ile
birlikte yeni bir yaklaşım gelişmeye başlamıştır. Daha
öncesinde Çingenelerle ilgili çalışmalar daha ziyade dilbilim
çerçevesinde yürütülmekteyken Okely'nin katkıları ile birlikte
Çingene dilleri ile ilgili çalışmaların yanı sıra Çingenelerin
ekonomik hayatı, toplumsal yapısı vb alanlardaki çalışmaların
da gelişmeye başladığını öne sürmek yanlış olmayacaktır.
Okely'nin
çalışmalarının bizce dünya Çingenelerine en önemli katkısı,
Çingene kimliğinin sıradan bir etnik kimlik olmanın ötesindeki
boyutlarının anlaşılabilmesine katkı sunmuş olmasıdır.
Çingeneler sadece Romanes konuşan gruplar olarak kabul edildiğinde;
Çingenelik sadece Hint kökeni ve dille tanımlandığında açık
ki bir şeyler boşlukta kalmaktadır. Roman kimliğinin içerisinde
dilin rolü hiç kimse tarafından inkar edilemez. Ama yaşadıkları
coğrafyada sayıca azınlık durumunda bulunan diğer etnik
gruplarla Romanlar karşılaştırıldığında Roman kimliğinin ve
Romanların toplumsal yapı içerisindeki konumunun sadece dil
tarafından belirlenmediği rahatlıkla anlaşılabilir.
Romanları,
Bulgaristan'da yaşayan Türkmenlerden, Türkiye'deki Çerkezlerden,
Japonya'daki Ainulardan, Fransa'daki Araplardan ayıran bir şey
vardır. O şey; Romanların evrensel millet aidiyetidir. Romanlar;
Yenicheler, Paveeler, Quinquislar, Domlar, Geygeller, Abdallar,
Rudariler, Banjaralar, Saperalar, Midganlar ve diğerleri ile
birlikte Çingene Evrensel Milleti'ne mensupturlar. Gaco
kavimlerinden farklı olarak Çingene kavimlerinin ataları göçebe
çoban veya yerleşik tarımcı değil göçebe zanaatçılardır.
Binlerce yıl süren bu farklılığın neticesinde Çingene Evrensel
Milleti'ne mensup bütün kavimler yaşadıkları ülkelerde Gaco
Evrensel Milleti'ne mensup sayısal olarak azınlıkta bulunan diğer
etnik gruplardan farklı bir konumda bulunmaktadır.
Bugün
bu bakış açısına sahip olmamızda Judith Okely'nin rolü
görmezden gelinemez. Onun Çingenelerin dil ve köken temelinde
"gerçek Çingeneler"-"sahte Çingeneler"
ayrımına getirdiği itiraz çok önemlidir. Diğer taraftan Okely
Çingeneliğin sosyal özelliklerine işaret etmesi göçebe zanaatçı
kavramsallaştırmasının gelişmesinde kurucu bir rol oynamıştır.
Bu noktada Okely ile birlikte Bernhard Streck, Aparna Rao, Michael
Bollig, Joseph C. Berland gibi isimlerin katkıları ile dünyanın
farklı bölgelerindeki Çingene kavimlerini daha yakından tanıma
ve Çingene Evrensel Milleti'nin genel özelliklerini ortaya
koyabilme şansına sahibiz.
***
Her
Çingene kavmi aynı anda 2 kimliğe sahiptir. Birinci olarak Çingene
kavimlerinin ataları göçebe zanaatçı bir yaşam tarzı üzerinde
bulundukları için geçmişte ve günümüzde Çingene Evrensel
Milleti'ne mensup olmuşlardır. Bu her Çingene kavminin ve tek tek
her Çingene bireyinin sahip olduğu sosyal kimliktir. İkinci olarak
Çingene kavimleri kendi etnik kimliklerine sahiptirler. Bu etnik
kimlikler sözkonusu Çingene kavimlerinin dilleri ve tarihleri ile
belirlenir. Romanların, Abdalların, Lomların, Domların,
Midganların, Twaların ve diğerlerinin kendilerine ait tarihleri ve
dilleri vardır. Şüphesiz ki her Çingene bireyinin kimlik
gelişiminde sosyal kimliği olan Çingeneliği kadar etnik aidiyeti
olan Romanlığı veya Abdallığının da önemli bir rolü vardır.
Judith
Okely çalışmasını esas olarak Çingene kimliğini tamamen tek
bir dil ve tarih üzerinde sıradan bir etnik grup olarak tanımlayan
yaklaşımları eleştirmeye adamıştır. Esas olarak eleştirileri
bu noktada yoğunlaşmaktadır. Ne var ki bu noktada dikkatli
davranılmadığı takdirde bir başka abartıya savrulabileceğine
inanıyoruz. Her ne kadar Okely bize verdiği ropörtajda Romanların
Hindistan'la bağlantısını ve Romanesin bir dil olarak varlığını
sorgulamadığını belirtse de Okely'nin yaklaşımından hareket
eden kimilerinin Çingene kavimlerinin etnik kimliklerini tartışmaya
açma ihtimali vardır. Bu noktanın üzerinde özellikle durmanın
ve insanlığın evrensel kültür mirasının vazgeçilmez unsurları
olarak Çingene dillerinin önemini vurgulamanın yararlı olduğuna
inanıyoruz.
***
Yaron
Matras ve Judith Okely ropörtajlarında Çingene kimliğinin farklı
boyutlarına işaret etmeye çalıştık. Matras, dilbilimsel açıdan
Çingene dillerinin gelişimi ile ilgili değerli bilgilerini
paylaştı bizlerle. Aynı zamanda Çingene dillerinin sosyal
işlevine ilişkin değerlendirmelerinden yararlandık Matras'ın.
Matras'ın genel hatlarıyla işaret ettiği aslında Çingene
kavimlerinin etnik kimliklerinin temel unsuru olan Çingene
dillerinin Çingeneler için sahip olduğu önemli roldür.
Judith
Okely ise sosyal bir kimlik olarak Çingeneliğin tanınmasına giden
yolda öncü bir rol üstlenmiştir. Okely'nin ropörtajında
vurguladıkları bu nokta göz önünde tutularak tekrar tekrar
okunmalıdır. Çingene kimliğinin her yönüyle kavranılabilmesi
Okely'nin katkıları olmaksızın mümkün gözükmemektedir.
Hiçbir
Çingene kavmi ne sadece etnik özelliği ne de sadece sosyal kimliği
olan Evrensel Millet mensubiyeti ön plana çıkarılarak tam
manasıyla anlaşılabilir. Bir Romanı Roman yapan hem dili ve
tarihi hem de Çingeneliğidir. Bir Abdalı abdal yapan hem dili ve
tarihi hem de Çingeneliğidir. Çingene kimliğini tek boyutlu
olarak algılamaya çalışmak onu yok saymaktan farklı değildir.
***
Hepinize
şen bir hafta diliyorum. Neşeniz bol, keyfiniz gıcır olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder