10 Aralık 2013 Salı

Kaybettiklerimiz (2) Diller 22/6/2007

Büyük toplumsal degisim her alanda kendisini gösteriyor. Kaybettiklerimizin arasinda Çingene dilleri de var. Çingene dilleri dedigimizde pek çok arkadasimiz muhtemelen isyan edecekler.

Dünyada geçtigimiz yüzyil boyunca Çingenelerin kökeni ile ilgili teoriler arasinda Hindistan'dan göç teorisi çok popüler oldu. Biz bu teoriye katilmiyoruz. Çingenelerin Hindistan'dan dünyaya yayilmis bir kavim degil; tarihin en basindan beri tüm toplumlarin arasinda yeralmis göçebe zanaatçiliga dayanan evrensel bir kültür olduguna inaniyoruz. Hindistan'dan göç teorisini savunan dostlarimizin en büyük kaniti Çingenelerin konustugu dillerden biri olan Romani dilinin Hint dilleri ile gösterdigi ciddi yakinliklardir. Bu dil Hint diline benzedigine göre Hindistan Çingenelerin anavatani olmalidir seklinde bir düsünce bu. Bu düsünceden hareket edenler sadece Romani dilini Çingene dili olarak kabul ederler. Dolayisiyla onlara göre sadece bir tek Çingene dili vardir. Romlar disinda kalan Çingene gruplari da gerçek Çingene degildir.

Bizim böyle bir düsüncemiz yok. Dünyada göçebe zanaatçilar, Çingeneler tarafindan konusulan tüm dillerin Çingene kültürünün parçalarini olusturdugunu düsünüyoruz. Çingene dillerinden birkaç örnek verebiliriz burada. Irlanda Çingenelerinin dili Gammon, Norveç Çingenelerinin dili Rodi, Alman Çingenelerinin dili Yeniche, Rumen Çingenelerinin dili Rudari, Roman Çingenelerinin dili Romani, Abdal Çingenelerinin dili Abdoltili, Banu Sassan Çingenelerinin dili Lugha, Helebi Çingenelerinin dili Sim ilk olarak akla gelenler.

Çingene dillerinin hem islevleri hem de olusumlari diger toplumlarin dillerinden farklidir. Genel olarak dil her toplum için iletisim aracidir. Çingeneler için ise dil hem bir iletisim araci hem de savunma aracidir. Göçebe zanaatçilik yapan atalarimiz kabileler halinde hareket ederken çesitli sorunlarla karsilasmaktaydilar. Bazi zamanlar içinde yasadiklari toplumlarin anlayamayacagi bir dil kullanmak, onlar için çok yararli olabiliyordu. Hem sir saklamak hem de kendilerini tehlikelerden koruyabilmek için.

Bu yüzden göçebe zanaatçilar içinde yasadiklari toplumlardan farkli diller gelistirmisler ya da sahip olduklari dilleri koruyarak yasatmislardir. Bu dillerin yapisina baktigimiz zaman hepsinin farkli dillerden kelime hazneleri tasiyan karma bir özellik gösterdigini görüyoruz. Çingeneler gittikleri her yerde karsilarina çikan Çingene olmayan topluluklardan ve farkli Çingene gruplarindan kelime alisverisi yapmislardir. Özellikle farkli Çingene gruplari birbirlerinin dillerini paylasma çok konusunda çok basarilidirlar.

Anadolu'nun kimi bölgelerinde Geygel Çingeneleri ve Romani Çingeneleri birlikte yasamaktadirlar. Buralarda Geygel Çingenelerinin diline çok sayida Romani sözcügün de girdigini görüyoruz. Buna benzer çok sayida örnek verilebilir. Kimi yerlerde Çingene gruplari içlerinde yasadiklari toplumla ayni gramer yapisina sahip olan diller kullanirlar. Örnegin Anadolu Türkçesi ile Abdal dili ayni kökten gelen Turani dillerdir. Ne var ki, Abdal Çingeneleri dillerini ayni zamanda bir savunma araci olarak kullandiklarindan bu dile zaman içerisinde Farsça, Lugha, Romani kökenli sözcükler girmistir. Bu sözcükler hemen hemen Anadolu Türkçesi ile ayni olan bir gramerle birlikte kullanilirlar. Ne var ki Abdal olmayanlar gramer yapisi ayni olsa da sözcük haznesi çok farkli oldugundan bu dili anlayamazlar.

Yerlesik hayata geçisle beraber tüm Çingene gruplari gizli dillerini unutmaya baslarlar. Bu dünyanin her yerinde genel olarak isleyen bir süreçtir. Bunun en önemli gerekçesi göçebe zanaatçiliktan kaynaklanan ileri düzeydeki soyutlanmanin ortadan kalkmasi ve bir ölçüde de gizli dile olan ihtiyacin hafiflemesidir.. Bu noktada Çingene gruplari içinde yasadiklari toplumlarda çogunluk tarafindan kullanilan dili kullanmaya baslarlar.

Türkiye'de yasayan Çingene gruplari günümüzde yaygin olarak Türkçe konusmaktadirlar. Romani, Abdoltili ya da Lomin gibi geleneksel dillerin kullaniminin büyük ölçüde azaldigini görüyoruz. Dil en çok da Çingene dilleri ihtiyaçla birlikte dogar ve gelisirler. Günümüzde ihtiyacin büyük ölçüde ortadan kalkmasiyla bu dillerin yaygin kullaniminin ortadan kalkmasi da büyük ölçüde dogal bir süreçtir.

Bu konuda nasil bir tavir almamiz gerekiyor? Birincisi diller, insanligin ortak kültürel mirasini yansitan büyük hazinelerdir. Hiçbir dilin yok olmasi iyi bir durum degildir. Bu açidan bakildiginda, tüm Çingene dillerinin varligini sürdürmesini elbette bizler de samimi bir sekilde istemeliyiz. Özellikle de bu dillerin üzerinde akademik çalismalarin yapilmasi, dilbilimcilerin Çingene dilleri üzerinde çalismasi; geçmiste bu diller de hazirlanmis sözlü kültür ürünlerinin yazili hale getirilmesi çok yararli olacaktir.

Öte yandan günümüz dünyasinin gerçegi önümüze bir baska zorunluluk da koymaktadir. Çingeneler artik büyük ölçüde yerlesikler ve Çingene olmayanlarla birlikte yasiyorlar. Toplumun diger kesimleriyle iliski kurmak ve kendimizi dogru bir sekilde yansitabilmek için ortak dili de en iyi biçimde kullanmak zorundayiz. Türkiye'de yasayan Çingeneler, Türkçe'yi de çok iyi kullanmak zorundalar. Bize yöneltilen önyargilara dayali suçlamalara, haksiz asagilamalara karsi; güçlü bir Türkçe'yle yanit verebilir ve bizi anlamak isteyenlere kendimizi anlatabiliriz. Sadece Çingene olmayanlarla iyi iliski kurmak için degil ayni zamanda farkli dilleri konusan Çingene gruplari arasinda da saglam bir iletisim kurulabilmesi için ortak dile hakimiyet büyük önem tasimaktadir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder