Büyük
toplumsal degisim her alanda kendisini gösteriyor.
Kaybettiklerimizin arasinda Çingene dilleri de var. Çingene dilleri
dedigimizde pek çok arkadasimiz muhtemelen isyan edecekler.
Dünyada
geçtigimiz yüzyil boyunca Çingenelerin kökeni ile ilgili teoriler
arasinda Hindistan'dan göç teorisi çok popüler oldu. Biz bu
teoriye katilmiyoruz. Çingenelerin Hindistan'dan dünyaya yayilmis
bir kavim degil; tarihin en basindan beri tüm toplumlarin arasinda
yeralmis göçebe zanaatçiliga dayanan evrensel bir kültür
olduguna inaniyoruz. Hindistan'dan göç teorisini savunan
dostlarimizin en büyük kaniti Çingenelerin konustugu dillerden
biri olan Romani dilinin Hint dilleri ile gösterdigi ciddi
yakinliklardir. Bu dil Hint diline benzedigine göre Hindistan
Çingenelerin anavatani olmalidir seklinde bir düsünce bu. Bu
düsünceden hareket edenler sadece Romani dilini Çingene dili
olarak kabul ederler. Dolayisiyla onlara göre sadece bir tek Çingene
dili vardir. Romlar disinda kalan Çingene gruplari da gerçek
Çingene degildir.
Bizim
böyle bir düsüncemiz yok. Dünyada göçebe zanaatçilar,
Çingeneler tarafindan konusulan tüm dillerin Çingene kültürünün
parçalarini olusturdugunu düsünüyoruz. Çingene dillerinden
birkaç örnek verebiliriz burada. Irlanda Çingenelerinin dili
Gammon, Norveç Çingenelerinin dili Rodi, Alman Çingenelerinin dili
Yeniche, Rumen Çingenelerinin dili Rudari, Roman Çingenelerinin
dili Romani, Abdal Çingenelerinin dili Abdoltili, Banu Sassan
Çingenelerinin dili Lugha, Helebi Çingenelerinin dili Sim ilk
olarak akla gelenler.
Çingene
dillerinin hem islevleri hem de olusumlari diger toplumlarin
dillerinden farklidir. Genel olarak dil her toplum için iletisim
aracidir. Çingeneler için ise dil hem bir iletisim araci hem de
savunma aracidir. Göçebe zanaatçilik yapan atalarimiz kabileler
halinde hareket ederken çesitli sorunlarla karsilasmaktaydilar. Bazi
zamanlar içinde yasadiklari toplumlarin anlayamayacagi bir dil
kullanmak, onlar için çok yararli olabiliyordu. Hem sir saklamak
hem de kendilerini tehlikelerden koruyabilmek için.
Bu
yüzden göçebe zanaatçilar içinde yasadiklari toplumlardan farkli
diller gelistirmisler ya da sahip olduklari dilleri koruyarak
yasatmislardir. Bu dillerin yapisina baktigimiz zaman hepsinin farkli
dillerden kelime hazneleri tasiyan karma bir özellik gösterdigini
görüyoruz. Çingeneler gittikleri her yerde karsilarina çikan
Çingene olmayan topluluklardan ve farkli Çingene gruplarindan
kelime alisverisi yapmislardir. Özellikle farkli Çingene gruplari
birbirlerinin dillerini paylasma çok konusunda çok basarilidirlar.
Anadolu'nun
kimi bölgelerinde Geygel Çingeneleri ve Romani Çingeneleri
birlikte yasamaktadirlar. Buralarda Geygel Çingenelerinin diline çok
sayida Romani sözcügün de girdigini görüyoruz. Buna benzer çok
sayida örnek verilebilir. Kimi yerlerde Çingene gruplari içlerinde
yasadiklari toplumla ayni gramer yapisina sahip olan diller
kullanirlar. Örnegin Anadolu Türkçesi ile Abdal dili ayni kökten
gelen Turani dillerdir. Ne var ki, Abdal Çingeneleri dillerini ayni
zamanda bir savunma araci olarak kullandiklarindan bu dile zaman
içerisinde Farsça, Lugha, Romani kökenli sözcükler girmistir. Bu
sözcükler hemen hemen Anadolu Türkçesi ile ayni olan bir gramerle
birlikte kullanilirlar. Ne var ki Abdal olmayanlar gramer yapisi ayni
olsa da sözcük haznesi çok farkli oldugundan bu dili anlayamazlar.
Yerlesik
hayata geçisle beraber tüm Çingene gruplari gizli dillerini
unutmaya baslarlar. Bu dünyanin her yerinde genel olarak isleyen bir
süreçtir. Bunun en önemli gerekçesi göçebe zanaatçiliktan
kaynaklanan ileri düzeydeki soyutlanmanin ortadan kalkmasi ve bir
ölçüde de gizli dile olan ihtiyacin hafiflemesidir.. Bu noktada
Çingene gruplari içinde yasadiklari toplumlarda çogunluk
tarafindan kullanilan dili kullanmaya baslarlar.
Türkiye'de
yasayan Çingene gruplari günümüzde yaygin olarak Türkçe
konusmaktadirlar. Romani, Abdoltili ya da Lomin gibi geleneksel
dillerin kullaniminin büyük ölçüde azaldigini görüyoruz. Dil
en çok da Çingene dilleri ihtiyaçla birlikte dogar ve gelisirler.
Günümüzde ihtiyacin büyük ölçüde ortadan kalkmasiyla bu
dillerin yaygin kullaniminin ortadan kalkmasi da büyük ölçüde
dogal bir süreçtir.
Bu
konuda nasil bir tavir almamiz gerekiyor? Birincisi diller,
insanligin ortak kültürel mirasini yansitan büyük hazinelerdir.
Hiçbir dilin yok olmasi iyi bir durum degildir. Bu açidan
bakildiginda, tüm Çingene dillerinin varligini sürdürmesini
elbette bizler de samimi bir sekilde istemeliyiz. Özellikle de bu
dillerin üzerinde akademik çalismalarin yapilmasi, dilbilimcilerin
Çingene dilleri üzerinde çalismasi; geçmiste bu diller de
hazirlanmis sözlü kültür ürünlerinin yazili hale getirilmesi
çok yararli olacaktir.
Öte
yandan günümüz dünyasinin gerçegi önümüze bir baska
zorunluluk da koymaktadir. Çingeneler artik büyük ölçüde
yerlesikler ve Çingene olmayanlarla birlikte yasiyorlar. Toplumun
diger kesimleriyle iliski kurmak ve kendimizi dogru bir sekilde
yansitabilmek için ortak dili de en iyi biçimde kullanmak
zorundayiz. Türkiye'de yasayan Çingeneler, Türkçe'yi de çok iyi
kullanmak zorundalar. Bize yöneltilen önyargilara dayali
suçlamalara, haksiz asagilamalara karsi; güçlü bir Türkçe'yle
yanit verebilir ve bizi anlamak isteyenlere kendimizi anlatabiliriz.
Sadece Çingene olmayanlarla iyi iliski kurmak için degil ayni
zamanda farkli dilleri konusan Çingene gruplari arasinda da saglam
bir iletisim kurulabilmesi için ortak dile hakimiyet büyük önem
tasimaktadir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder