Artık
yeni bir yazarımız var. Samsunlu dostumuz Metin Bey bizler için
anılarını kaleme alıyor. Metin Bey 1920'lerde Selanik'ten
Türkiye'ye göç etmiş bir Çingene ailesinin çocuğu. Hayatı
zorluklar içinde geçmiş. Onun anıları aynı zamanda milyonlarca
kardeşimizin acılarına ve her şeye rağmen tükenmeyen yaşama
azimlerine tanıklık ediyor. Onun anılarını okudukça, dünyadan
göçen büyüklerimizin hatıralarını kayıt altına alamadığımız
için büyük bir üzüntü duyuyoruz. Ve biliyoruz ki onların
hatıralarını kaybettiğimizde aslında yakın tarihimizi de
kaybetmiş olduk. Yazık ki geçmişte masallarla, deyişlerle,
fıkralarla kuşaktan kuşağa aktarılan nice anı bu geleneklerin
ortadan kaybolması ile birlikte unutuluyor. Belki de tam da bu
sebeple günümüzün Çingene gençleri köklerinden koparılmış
fidanlar gibi her rüzgarla ordan oraya savrulup duruyorlar.
***
Biz
Çingeneyiz. Göçebe zanaatçı ataların çocuklarıyız.
Romanıyla, Abdalıyla, Lomuyla, Domuyla, Poşasıyla, Mıtribiyle...
Atalarımız nice diyarı dolaştılar. Nice diyara el emeği göz
nuru zanaatları ile ulaştılar. Kimsenin gidemediği, sarp dağların
ardındaki unutulmuş köylere hem başka diyarlardan hayırlı
haberleri hem de nice kıymetli zanaatları taşıdılar. Atalarımız
gittiği her yerden bir şeyler aldı. Bunu kendinde olanla
kaynaştırdı. Ortaya çıkan bütün renkliliği ile bizim
kültürümüz. Bozlağımız, ağıtımız, oyun havamız...
Destanlarımız, atasözlerimiz, deyişlerimiz... Ortaya çıkan
insanlığın bütün renkliliğini yansıtan dillerimizdir.
Öyle
değil mi ama? Biz ki Romanes dilimizle Hint medeniyetinin izlerini
Diyar-ı İran üstünden Antik Yunan'a taşırız... Abdal dilimizle
Orta Asya bozkırlarının delikanlı havası Anadolu ovalarında
solunur... Lom dili ile, Poşaca ile Kafkasya'nın uçsuz bucaksız
insan zenginliği Anadolu çocuklarının temiz kalbinde bir yol
yapar kendine... Domcamız Orta Doğu'nun kayıp Çingene dillerini
kaynağını Hint yarımadasından alan zorlu göçlerin bakiyeleri
ile birleştirir. Böylesine zengin, böylesine renklidir bizim
kültürümüz.
Çoğu
kardeşimiz mirasçısı olduğu bu kültürün farkında değil.
Olsun. Aklıyla bilmese dahi yüreğiyle bilir Çingene. Bilir ve en
büyük ızdıraplar içerisinde dahi muhafaza eder: insanlığın
barışçı zanaat medeniyetinin benzersiz kültürünü yoksulluk
pahasına taşımanın haklı gururunu! Çocuklarımızın gözlerinin
içinde parlayan akıl almaz yaşam ateşi budur işte! O ateş ki
her türlü sahteliği, riyakarlığı per perişan eder! O ateş ki
güzel yüzlü ifritlerin kabusu, temizliğe susamış saf yüreklerin
umududur! Dobra, cesur, tertemiz bir ateştir ki ancak kalbi pas
tutanları yakar.
***
Biz
Çingeneyiz. Ne yazık ki binlerce yılın bakiyesi kültürümüz;
kültürlerimiz en önemli unsurlarını kaybetme tehlikesi ile karşı
karşıya. Sanayi mesleklerimizi elimizden aldı. Kentlerin kıyısında
enkazda yaşamaya mahkum olduk. Bu arada yavaş yavaş dillerimizi,
deyişlerimizi, atasözlerimizi, masallarımızı ve fıkralarımızı
unutmaya başladık. İhtiyarlar gençlere masal anlatmaz oldular.
İhtiyarlar gençlere anılarını, acılarını anlatmaz oldular.
Gençlerse hep başkalarından dinlediler kendi tarihlerini. Kendi
kendilerini başkalarının gözünden gördüler. Başkalarının
gözüyle aşağıladılar kendilerini, başkalarının gözüyle
hakir gördüler. Ve inkar ettiler;özlerindeki güzelliği:
Çingeneliği!
Geçmişimizde
büyük acılar var. Çok büyük acılar. Geçmişimizde Nazi
toplama kampları var, gaz odaları var. Dünyanın dört bir yanında
hor görülmek, acı çekmek, ordan oraya sürülmek, adam yerine
konulmamak var. Hele altın bilezik mesleklerimiz iş görmez hale
geldikten sonra çektiğimiz yoksulluğu çekmeyen bilemez...
İhtiyarlarımız sustularsa; anılarını anlatmaktan vazgeçtilerse,
atasözleri, deyimler, deyişler söylenmez olduysa nedeni
hatırlamanın çok zor olmasındandır. Yaşanılanları hatırlamak,
çaresizliğin ağır prangalarını yeniden ayak bileklerinde
hissetmek çok zor... Ve insan, bazen unutmayı tercih ediyor.
Unutmak! Unutmak ve tahammül edilmez ızdıraplar hiç yaşanmamış
gibi yapmak!
***
Hatırlamak
zorundayız. Evet, yaşananları düşündükçe insanlık adına
bizim yüzümüz kızarıyor. Evet çok zor yüzleşmek acılarımızla.
Ama yüzleşmezsek acılarımızla, hatırlamaya başlamazsak her şey
daha kötü olacak. Kültürümüzü, kültürlerimizi kaybettikçe;
bizi savuran rüzgarlar götürüp uçurumun eşiğine kadar
sürükleyecek. Yuvarlanıp gideceğiz oradan, kaybolacağız.
Hatırlamak zorundayız... Yaşananlar yaşandı. Acıydı, kötüydü
ama yaşandı. Onları anımsayacak ve kültürümüzün bir parçası
olarak toplumsal hafızamıza kazıyacağız. Bir kez sıkı sıkı
kapatılan hafıza kapısı açıldığında oradan kültürümüzün
engin zenginliği fışkıracaktır. Bu zenginlik, bu canlılık
insanlığın solmakta olan yüzüne kan olacaktır!
***
Metin
Bey'in hatıraları ile başladığımız işe devam edeceğiz.
Anılarını, kültürünün çeşitli unsurlarını toplumla
paylaşmak isteyen her Çingeneye, hangi Çingene grubundan olursa
olsun kapılarımız açık. Yeter ki hatırlamamıza katkıda
bulunsun.
***
Hepinize
şen bir hafta diliyorum. Neşeniz bol, keyfiniz gıcır olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder