Çeşitli
Çingene grupları, tarihin çeşitli dönemlerinde çok büyük
tehlikelerle karşı karşıya geldiler. Bizler Hitler'in gaz
odalarını gördük, inanılmaz zulümlere şahitlik ettik.
Çingenelerin tarihi biraz da bu acıların tarihidir. Bugün ise tüm
bu acılardan daha büyük acılara yol açabilecek, sinsi bir
tehditle karşı karşıya Çingene toplumu. Vicdani, insani ve
ahlaki her türlü değerini yitirerek insanlıktan çıkmış bazı
beyinler, Çingene toplumunu bu kez de alnımıza kara bir leke
sürerek gözden düşürmeye, yüzlerce yıl sürecek bir utancı
gelecek nesillerimizin omuzlarına yüklemeye çalışıyorlar.
Ey
Kardeşim, kapının önünde oynanan bu sinsi oyuna karşı uyanık
ol, Ayık ol! İyi dinle beni, dinle ve anla!
***
Uyuşturucu
maddeler her biçimiyle büyük bir yer altı ekonomisi üzerinden
dünya ülkelerine taşınmaktadır. Bu ekonomi bizler gibi sıradan
insanların aklının alamayacağı kadar büyük bir kazanç
kapısıdır kimileri için. Ne var ki bu kazancın asıl sahipleri
olan kibar baronlar ortalarda gözükmezler. Kendilerini saygın
insan sınıfına sokan acımasız zehri başka mazlumları
kullanarak madde bağımlılarına ulaştırırlar. Genellikle her
ülkenin en yoksul toplumsal kesimleri bu maddelerin hedef kitleye
ulaştırılmasında kullanılmaktadır. Çoğu zaman doğru düzgün
yiyecek ekmek bulamayan insanlar parlak vaatlerle bu oyunun içine
çekilebilmektedir.
Ne
yazık ki bazı gençlerimiz de suç örgütlerinin eline düşerek
bu oyuna alet olabilmektedirler. Asıl vahim olanı ise bu
gençlerimizin içinde bulundukları gaflet hali yüzünden
toplumumuzun tamamına uyuşturucu satıcısı muamelesi
yapılmasıdır. Pırıl pırıl Çingene gençleri; kibar baronların
oyununa gelerek onlara kalkanlık yapan saf çocuklarımız yüzünden
her gittikleri ortamda torbacı muamelesi ile karşı karşıya
kalmaktadırlar. Ne acıdır ki bizlerin dostumuz olduğunu söyleyen,
çeşitli konularda yanımızda olduklarını vurgulayan bazı
aydınlar dahi neredeyse gördükleri her Çingeneye uyuşturucu
satıcısı muamelesi yapmaktadırlar. Genellikle kendileri de madde
bağımlısı olan bu aydınlarımız gençlerimizle olan
"dostluklarından" farklı biçimlerde istifade etmeye
çalışmaktadırlar.
***
Gençlerimiz
nasıl bu oyunun içine çekiliyor? Sefaletin içinde doğan, umudun
ilk harfiyle dahi hayatı boyunca hiç karşılaşmamış
insanlarımız kendilerine uzanacak her eli tutmaya hazırlar. Gerçek
dostlar işlerini layıkıyla yapmadığında ise uzanan bu el
insanlarımızı maşa olarak kullanmak isteyen baronların eli
oluyor. Gençlerimiz önce bitkisel uyuşturucu maddelerini
kullanmaya alıştırılıyorlar. Başlangıçta karşılıksız
olarak verilen bu maddeler zamanla yetersiz geldiğinde ise kimyasal
uyuşturucu maddeleri devreye giriyor. Genç tam anlamıyla bağımlı
haline geldiğinde ise satıcılığı kabul etmeye mecbur kalıyor.
İhtiyacı olan madde başkalarına uyuşturucu satması karşılığında
kendisine veriliyor. "Bağımlılık yapmaz" palavrası ile
sunulan bitkisel uyuşturuculardan kimyasal uyuşturuculara geçiş
ise sanıldığının aksine hiç de zor olmuyor. Kimyasal
uyuşturucuları kullananlar ise ister istemez belli bir süre doz
aşımına gidiyorlar ve bu durum hayatlarını dahi kaybetmelerine
neden olabiliyor.
Bizim
mahallelerimizde yaşanan yoksulluğu kendi gözleriyle görmeyen
bilemez. Bazı bölgelerimizde insanlarımız açlıkla mücadele
etmektedir. O gün bulduğu ekmeğe şükredip karnı acıktığında
yarın ne yiyeceğini düşünmeye başlayan insanlarımız için
sürekli ve düzenli bir iş bulmak neredeyse hayal gibidir.
Toplumumuz hakkında toplumun diğer kesimlerinde mevcut olan ön
yargılar doğru düzgün ücretli bir iş bulmayı çok
zorlaştırmaktadır. Nispeten şanslı durumdaki küçük bir kesim
dışında toplumumuzun büyük bir bölümü bu dertten muzdariptir.
Çaresizlik içinde geçinebilmek için yaptığımız işlerden
gelen kazanç ise çok sınırlıdır. Kağıt-hurda atık
toplayıcılığı, ayakkabı boyacılığı, hammallık, inşaat
işçiliği, tarım işçiliği gibi mesleklerden elde edilebilecek
gelir hem çok düşüktür hem de çok zor şartlar altında yoğun
bir biçimde çalışmanız gerekmektedir.
Bu
şartlar altında yaşam mücadelesi veren insanlarımızın kapısını
çalan baronlar bir yandan acılarını anlık olarak unutturan
bitkisel ve kimyasal uyuşturucu maddelerle, diğer yandan ise kolay
para kazanma vaadiyle insanlarımızı kendilerine bağlamaktadırlar.
Kimi zaman şiddet ve zorbalık da kullanarak mahallelerimiz
fethedilmekte, baronlar tarafından üs olarak kullanılmaktadır.
Daha sonra ise bu olayların yansıdığı televizyon ekranlarında
mahallelerimizde yaşayan insanlarımız günah keçisi olarak ilan
edilmekte, büyük baronların suçu görmezden gelinmektedir.
Sosyete partilerinde viskilerini yudumlayan kibar baronlar adam
kılığında gezmekteyken onların maşa olarak kullandığı
gençler insanlık dışı bir muameleye tabi tutulmaktadır. Adil
değildir bu! Esas suçluyu görmezden gelip kurbanı hedef tahtasına
oturtmak vicdan sahibi insanlara yakışmaz.
***
Ben
bir Çingeneyim. Türkiye'nin en büyük şehirlerinden birinde
doğdum. Ailemizin onlarca yıldır yaşadığı mahalle şehrin en
zengin yerleşimlerinden birinin yanı başındaki eski bir Çingene
mahallesiydi. Uyuşturucu baronlarının zengin müşterilerinin yanı
başında yaşıyor olmalarının bedelini, benim mahallemin
insanları fazlasıyla ağır ödediler. Baronlar mahallemizi önce
bitkisel ve giderek de kimyasal uyuşturucu maddelerin satışı için
bir merkez haline getirdiler. Abartısız 2 kuşağın gençleri bu
maddelerin kullanımı nedeniyle hayatlarını kaybettiler. Bugün
başka semtlerde bizim mahallemizin insanlarından soyu tükenmiş
bir tür gibi bahsedilmesinin nedeni de herhalde bu olsa gerek...
Çingenelerle
uyuşturucu madde kullanımını özdeşleştiren herkes
söyleyeceklerimi iyi dinlesin. Bugüne kadar insanlarımız hem
yoksulluğun hem de baronların doymak bilmeyen kazanma arzusunun
kurbanı oldu. Her şeye rağmen, hala toplumumuzun büyük bir
çoğunluğu baronların tuzağına düşmemiştir. Ekmeğini taştan
çıkartıp, bir gün aç bir gün tok yaşamayı baronlara kul köle
olmaya tercih edenler Çingene toplumunun hala çoğunluğunu teşkil
etmektedir. Bilin ki bugün baronların oyununa gelen insanlarımız
da yarın uyanacak, kendilerine yepyeni bir hayat kuracaklardır.
***
Ey
Kardeşim! Hayat sana adil davranmadı. Evet, sen bir kurbansın.
Evde yaşadıklarını biliyorum, sokakda, okulda, gittiğin her
yerde. Sana neler yaptıklarını da biliyorum. Çaresizlik içinde
nelere boyun eğmek zorunda kaldığını, kendini kimi zaman her
rüzgarla sallanan kuru bir yaprak gibi hissettiğini biliyorum. Ey
Kardeşim! Çaresizlik içerisinde bedenini ve ruhunu kemiren acılar
seni her yokladığında sen kafayı güzelledin. Unutmak, boyun
eğmek ve vicdanının sesini bastırmak kolay geldi. Ama şimdi
devir değişti. Artık, belki de sadece benim gördüğüm
yüreğindeki güzelliği açığa çıkarmanın, tüm dünyaya ilan
etmenin vakti geldi. Sen onların söylediklerinin hiçbiri değilsin.
Keşlik gömleğini çıkar at üzerinden, ferahla! Kendine gel...
Kim olduğunu hatırla. Sen şerefli bir Çingenesin. Şerefinle,
namusunla ayağa kalk. Atalarından devraldığın zanaat bayrağını
yerden kaldır. Uyuşan ellerine tekrar kan yürüdüğünde
göreceksin ki sen koca bir dünyayı inşa edebilirsin o delikanlı
ellerinle. Haydi aslan parçası, ellerine bak şimdi; bak ve gurur
duy! Avuçlarının arasında güneş yükseliyor.
Ey
Kardeşim! Kalk! Ayık ol!
***
Hepinize
şen bir hafta diliyorum. Neşeniz bol, keyfiniz gıcır olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder