Soru
4: "Tarihin çeşitli dönemlerinde kentsel veya kırsal
bölgelerde yerleşik yaşama geçmeye çalışan Çingene
kavimlerinin önüne çeşitli engeller çıkarıldı mı? Merkezi
bölgelerde yerleşemeyen Çingene grupları ıssız, başkaları
tarafından tercih edilmeyen bölgelere mi yerleştiler? Bu
bölgelerin zamanla ıslahı ve şehir merkezinin genişlemesi nedeni
ile Çingene kavimleri yaşadıkları bu bölgelerden
uzaklaştırılarak tekrar şehir dışında kalan bölgelere mi
yönlendirildiler ?"
Atalarımız
hakkında yüzlerce asılsız efsane üretilmiştir. Bunlardan bir
tanesi de atalarımızın, eski Çingenelerin göçebeliğe düşkün
olduklarıdır. Bu düşünceyi savunanlara göre atalarımız
göçebeliği çok sevdikleri için yerleşik hayata geçmeyi
reddetmişlerdir. Bu sözler gerçeği hiçbir biçimde yansıtmıyor.
Çingeneler tarihin her döneminde kendi istekleriyle değil
zorunluluktan ötürü göçebe yaşamak durumunda kalmışlardır.
Geçmişte
atalarımız iki nedenden ötürü göçmüşlerdir. Birinci olarak
meslekleri gereği yılın belli dönemlerinde kışları
geçirdikleri kamp alanlarından, mahallelerinden ayrılmaları
gerekmiştir. Özellikle baharla birlikte zanaatlarını icra
edecekleri bölgeler arasında dolaşan atalarımız yolculuklarını
tamamladıktan sonra kışları geçirdikleri mahallelerine veya kamp
bölgelerine geri dönmüşlerdir. Göçebeliğin ikinci ve en önemli
nedeni ise Çingenelerin herhangi bir bölgede sürekli yerleşim
kurmalarının engellenmiş olmasıdır. Atalarımız herhangi bir
bölgede köklü bir biçimde yerleşme imkanı bulamadan yaşadıkları
bölgelerden ayrılmaya zorlanmışlardır.
***
Sanayi
öncesi dönemlerde gerek kent gerek kasaba gerekse köy tipi
yerleşimler dışarıdan gelen yabancılara olumsuz
yaklaşmaktadıylar. Yabancı bir göçmen olarak kırsal ya da
kentsel bir bölgeye yerleşmeniz ancak o bölgenin temsilcilerinden
alacağınız özel bir izinle mümkün olabilmekteydi. Bizim
atalarımız sözkonusu olduğunda ise yerleşik yaşayanların çok
daha katı bir anlayışa sahip olduğunu biliyoruz.
Çingenelerin
ürettiği zanaatlardan ve sunduğu hizmetlerden yararlanma konusunda
hiç tereddüt etmeyen köylü veya kentliler yerleşimciler,
Çingenelerin geçici çadırlarının bile kendi yerleşimlerine
belli bir mesafeden daha fazla yaklaşmasını istememişlerdir.
Tarihte rastladığımız kimi istisnai örneklerde ise herhangi bir
Çingene kavminin ancak mevcut yerleşim alanlarının dışında
yerleşmelerine izin verilmiştir. Nüfus artışı nedeniyle zorunlu
yerleşime tabi tutuldukları dış bölgelerden çıkarak şehir
veya köy merkezlerinde yerleşmeye başlayan Çingeneler ise zorunlu
olarak yeniden mevcut yerleşim alanının dışına
çıkarılmışlardır. Çingenelerin sanayi öncesi dönemde şehir
merkezlerinde yaşamaları ancak yapımında çalıştıkları
kalelerin civarında yerleşerek mahalle kurmaları gibi özel
durumlarda rastladığımız istisnai bir haldir.
Sanayi
sonrası dönemde kentlerde bir büyük dönüşüm yaşanmıştır.
Geçmişte kentlerin dışında kalan yerleşim alanları kentlerin
kalabalıklaşarak büyümesi sonucunda kentin içi haline
gelmişlerdir. Şaşırtıcı bir şekilde bu gelişme ile birlikte
Çingene kavimlerinin geleneksel mahallelerinin ortadan kaldırıldığı
ve yeniden şehir dışında yaşamaya zorlandıkları görülmektedir.
Doğal gelişimin sonucunda kentin bir parçası olabilecekken kentin
dışında yaşamaya zorlanmak Çingenelerin toplumla
bütünleşmelerinin daha da güçleşmesine neden olmuştur.
Bazı
kentlerde kentin iç bölgelerinde yer alan kimi yerleşim
alanlarının zamanla eskimesi ve gözden düşmesiyle birllkte bu
alanların farklı kesimler tarafından tercih edilmemeye başlandığı
durumları görmek mümkündür. Böyle zamanlarda sayıca küçük
gruplar halinde de olsa Çingene grupları şehir merkezlerinde
yaşamaya başlarlar. Ne var ki bu da geçici bir durumdur. Şehir
merkezinde ki gözden düşmüş bölge kısa zamanda yenilerek
değerli hale getirildiğinde çeşitli araçlar ile bu bölgelerde
yaşayan Çingeneler şehir dışındaki yerleşim bölgelerine
yönlendirileceklerdir.
Sanayi
öncesi ve sanayi sonrası dönemde çoğu zaman bilinçsiz bir
biçimde uygulanan bu politikalar Çingenelerle birlikte yaşadıkları
toplumların diğer kesimleri arasındaki uçurumu daha da
derinleştirmiştir.
***
Bir
sosyal grup ya da global kast olarak Çingene Evrensel Milletine
mensup kavimlerin asimilasyonu ya da entegrasyonu meselesi evrensel
bir tartışma konusudur. Zira Çingene Evrensel Milletine mensup
kavimlerin yaşamadığı hemen hiçbir toprak parçası
bulunmamaktadır. Çingene kavimlerinin yaşadığı her bölgede ise
Çingene olmayanlar tarafından Çingenelerin entegrasyonu ya da
asimilasyonu meselesi bir şekilde gündeme getirilmektedir.
Açık
konuşalım. Dünyanın her yerinde Çingenelerin asimilasyonunu
savunanlar vardır. Yani Çingene kavimlerinin kültürlerini,
binlerce yıl içerisinde geliştirdikleri geleneklerini tamamıyla
yitirmesini savunanlar, bunu şiddetle isteyenler vardır. Onlar için
Romanların, Yenichlerin, Rudarilerin, Abdalların, Paveelerin
olmadıkları bir dünya çok daha iyi bir dünyadır. Diğer tarafta
ise Çingenelerin entegrasyonunu savunanlar vardır. Onlarsa Çingene
kavimlerinin kültürlerini tamamen kaybetmeden içinde yaşadıkları
toplumlarla bütünleşmesini savunmaktadırlar. Ne var ki bunun bir
türlü mümkün olamadığını gördükçe genellikle hayal
kırıklığına uğramaktadırlar.
Her
iki görüşün taraftarları da meselenin özüne inmemektedirler.
Çingenelerle Çingene olmayanlar arasındaki farklılığın
nedenlerini anlamadan, yaşanan sorunlar için "Çingene
Kültürü"nü sorumlu tutmak hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Biz bu yazı dizisinde Çingene olmayanların meseleye bizim
gözümüzden bakabilmelerini kolaylaştırmaya çalıştık. Aynı
zamanda Çingenelerle Çingene olmayanlar arasındaki yabancılaşmanın
tarihin derinliklerine uzanan nedenlerini tartıştık. Yazıda
ortaya koyduğumuz bakış açısının iyi değerlendirilebildiği
takdirde hem Çingeneler hem de Çingene olmayanlar için sağlıklı
bir tartışma zemini oluşturabileceğine inanıyoruz.
***
Çingenelerle
Çingene olmayanlar arasındaki yabancılık binlerce yıl öncesine
uzanmaktadır.
1)
Geçimlerini doğal kaynakların zengin olduğu cennet misali
bölgelerde avcılık ve yiyecek toplayıcılığı ile sağlayan
Tabiat İnsanlarının doğal kaynaklarına; tarımcı ve
hayvancılıkla geçinen kavimler tarafından el konulması ile
birlikte Tabiat İnsanları Çingene Usulü Geçim Yolları ile
geçinmeye zorlanmıştır. Böylelikle Tabiat İnsanlarının
çocukları, çeşitli zanaat ve hizmetleri sundukları tarım ve
hayvancılıkla geçinen kavimlerden gıda maddeleri alarak
geçimlerini temin etmişlerdir. Çingeneliğin global bir kast
olarak doğuşu bu şekilde gerçekleşmiştir. Ayrıca savaşlar ve
doğal afetler gibi çeşitli nedenlerle hayvanlarını ve tarım
arazilerini kaybeden Çingene olmayan kimi kavimler de Çingene Usulü
Geçim Yollarını benimseyerek Çingene Evrensel Milletine dahil
olmuşlardır.
2)
Çingene Evrensel Milletine mensup kavimlerin tarım ve hayvancılıkla
uğraşmaları kimi zaman fiilen kimi zaman resmi olarak yasaklarla
engellenmiştir. Kimi yerlerde Çingene kavimlerinin hayvan ve tarım
arazisine sahip olmaları yasak kapsamına alınmıştır. Kimi
yerlerde ise hayvan sürüleri ve tarım arazilerinin Çingene
olmayan kavimler tarafından kontrol altına alınmış olması
Çingene kavimlerinin tarım ve hayvancılık yapabilmelerini fiilen
engellemiştir.
3)
Sanayi sonrası dönemde Çingenelerin geleneksel meslekleri büyük
ölçüde işlevsiz hale gelmiştir. Çingene toplulukları bu
noktadan itibaren başkaları tarafından tercih edilmeyen ve insan
sağlığına zararlı işlerde çalışmak zorunda kalmışlardır.
Bu durumun en önemli nedeni köylerinde sahip oldukları toprakları
ve hayvan sürüleri sayesinde kentte ayakta kalmalarını
sağlayabilecek küçük bir sermayeye sahip olan Çingene olmayan
kavimlere karşılık Çingene kavimlerinin atalarından aldıkları
zanaat bilgisi dışında hiçbir sermayeye sahip olmamalarıdır.
Ayrıca Çingene olmayanların Çingeneler hakkında sahip olduğu ön
yargılar, Çingenelerin farklı alanlarda çalışabilmelerini ciddi
bir biçimde engellemektedir.
Çingene
kavimlerinin sanayi sonrası dönemde çalışmak zorunda kaldıkları
zor, insan sağlığına zararlı ve düşük gelir getiren meslekler
zaman içerisinde daha fazla gelir getirmeye başladığında ya da
teknolojik gelişmelerin etkisiyle daha kolay yapılabilir hale
geldiklerinde bu mesleklere Çingene olmayanlar yaygın bir biçimde
girmeye başlamışlardır. Çingene olmayanların bu mesleklerde
baskın hale gelmesi ise hem rekabeti arttırmış hem de zamanla
Çingeneleri bu alanlarda çalışamaz hale getirmiştir. Böylelikle
Çingeneler yeniden başkaları tarafından tercih edilmeyen düşük
gelirli işleri yapmak durumunda kalmışlardır. Bu durum
Çingeneleri çok derin bir yoksulluğa mahkum etmekte, az sayıdaki
şanslı insan dışındaki milyonlarca insan sefalet koşullarında
yaşamaktadır.
4)
Gerek sanayi öncesi gerekse sanayi sonrası dönemde Çingene
kavimlerinin merkezi alanlarda yerleşmeleri çeşitli araçlarla
engellenmiştir. Zaman içerisinde kentlerin büyümesi ile birlikte
merkezi hale gelen Çingene yerleşimleri yeniden şehir dışına
itilmiş ve bu hatalı uygulamayla Çingenelerin içinde yaşadıkları
toplumlarla bütünleşmeleri engellenmiştir. Neticede gözden ırak
olan gönülden de ırak olmuş Çingenelerle Çingene olmayanlar
arasındaki yabancılaşma daha da artmıştır.
Saydığımız
bu 4 madde; bir sosyal grup ya da global kast olarak Çingene
Evrensel Milletinin dünyanın dört bir yanında karşılaştığı
ortak acıların temel nedenleridir. Bizler Çingene Evrensel
Milletine mensup kavimlerin üyeleri olarak çeşitli şartların
neticesinde ortaya çıkan bu 4 büyük adaletsizliğin
kurbanlarıyız. Bugün bizlerle Çingene olmayanlar arasında bir
yabancılık varsa bunun en temel nedeni bu süreçlerde yaşanan
acılar ve mağduriyetlerdir. Bu acılar ve mağduriyetler telafi
edilmeden mevcut yabancılığın ortadan kaldırılması maalesef
mümkün değildir.
***
Batı
Avrupa, Doğu Avrupa, Orta Asya, Afrika, Hindistan, Güneydoğu
Asya... Dünyanın çeşitli bölgelerinde Çingene Evrensel
Milletine mensup kavimler benzer acıları yaşamaya devam ediyorlar.
Batı Avrupa'nın Paveelerinin, Yenichelerinin, Quinquislarının,
Sintilerinin; Doğu Avrupa'nın Romlarının, Rudarilerinin; Orta
Asya'nın ve Anadolu'nun Abdallarının, Lomlarının, Mugatlarının,
Tavaktaroshlarının; Afrika'nın Yibirlerinin, Tumallarının,
Neenolarının; Orta Doğu'nun Domlarının, Helebilerinin,
Sulubbalarının; Hindistan'ın Domlarının, Chamarlarının,
Maharlarının, Saperalarının sorunları aynı zeminden
kaynaklanmaktadır.
3.
bin yılın 11. yılına girmemize sadece 5 gün var. İnsanlık,
medeniyetini başlangıcı ile kıyaslanamayacak kadar ileri bir
noktaya taşıdı. Buna karşılık kökleri binlerce yıl öncesine
uzanan bir sorun, insanlar arasında var olan son derece anlamsız
bir ayrım; varlığını bütün canlılığı ile korumaya devam
ediyor. İnsanların Çingeneler ve Çingene olmayanlar olarak
ayrılması günümüzde dahi hala yüz milyonlarca insanın hayatını
cehenneme çeviriyor. Yüz milyonlarca insan bu yüzden sefalet
koşullarında yaşıyor, eğitim alamıyor, yeteneklerini
geliştirerek insanlığa faydalı bir birey olma şansını
kaybediyor.
Hiç
şüphesiz insanlığın tamamını ilgilendiren küresel bir sorunla
karşı karşıyayız. Bu küresel problemin insanlığa yakışan
bir biçimde çözümü ise insanlık medeniyetinin ulaştığı
olgunluk seviyesinin en önemli göstergesi olacaktır.
***
Çingene
Evrensel Milletine mensup kavimler, dünyanın dört bir yanında
yaşayan milyonlarca insan kültürlerini binlerce yıl içerisinde
oluşturdular ve büyük zorluklara rağmen korudular. Hiçbir
Çingene kavmi, kendi kültürünün ortadan kalkmasına olumlu gözle
bakmayacaktır. Bu açıdan Çingenelerin asimile edilmesi hayalini
taşıyanlara, Çingene kavimlerinin kültürlerini hangi şartlar
altında inşa ettiklerine ve yaşattıklarına daha yakında
bakmalarını tavsiye ediyoruz. Diğer taraftan Çingenelerin içinde
bulundukları toplumlara sağlıklı bir biçimde entegre olmasını
savunanların da kendilerine sormaları gereken bazı sorular var.
Geride
bıraktığımız 6 hafta boyunca Çingenelerin içinde yaşadıkları
toplumlarla aralarında oluşan yabancılığın temel nedenlerini
ortaya koymaya çalıştı. Yukarıda ise bu nedenleri 4 temel madde
halinde özetledik. Bu 4 maddenin 4'ü de Çingene olmayanların
Çingenelere dönük uygulamalarının sonucunda ortaya çıkmıştır.
Bunların bir kısmı sanayi öncesinde yaşanmıştır. Bir kısmı
ise günümüzde yaşanmaya devam etmektedir. Çingeneler bu
uygulamaların bir kurbanı olarak içinde yaşadıkları toplumlara
yabancılaşmışlardır. Entegrasyonu savunan iyi niyetli insanlar
Çingeneleri içinde yaşadıkları toplumlara yabancılaştıran bu
uygulamaların ne kadar farkında olduklarını sorgulamalılar. Bu
uygulamalar karşısında vicdanlarının sesini dinlemeli ve sorunun
özünü anlamaya çalışmalılar.
Bizler;
Çingene Evrensel Milletini oluşturan kavimlerin mensupları; hiçbir
özel ayrım ya da kayırma beklemiyor; birlikte yaşadığımız
toplumların diğer yurttaşlarından farklı haklar talep etmiyoruz.
Bizleri toplumun dışına iten, yaşadığımız ülkelerin eşit
yurttaşları olarak yaşamaktan alı koyan 4 büyük adaletsizliğin
telafi edilmesi ve bu uygulamaların devam ettirilmemesi halinde
Çingenelerin entegrasyonunu savunanların talep ettiği şey birkaç
kuşak içinde kendiliğinden gerçekleşecektir. Uygun şartlar
oluştuğunda Çingenelerin içinde yaşadıkları toplumlarla
bütünleşebildiklerini Çingene toplumun yetiştirdiği sanatçılar,
akademisyenler ve devlet adamlarının varlığı ispat etmektedir.
Onlar bizi toplum dışında hapseden duvarın yüzeyindeki küçük
deliklerden sızarak hayata tutunabilmeyi başarabilmişlerdir. Duvar
tümüyle yıkıldığında ise yüz milyonlarca insan hak ettikleri
yere gelecek, içinde yaşadıkları toplumların saygın bireyleri
olarak binlerce yılın yabancılığını kardeşliğe
dönüştüreceklerdir. Bütün mesele bu duvarın nasıl
yıkılacağıdır. Ya duvarın yıkılmasının gerçekten istenilip
istenilmediğidir!
***
Hepinize
neşe dolu bir yeni yıl diliyorum. Acıları telafi etmek, yeni
acıları yaşamamak dileğiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder