10 Aralık 2013 Salı

Çingeneler Neden Asimile Olmazlar?(6) 19/12/2010

Soru 4: "Tarihin çeşitli dönemlerinde kentsel veya kırsal bölgelerde yerleşik yaşama geçmeye çalışan Çingene kavimlerinin önüne çeşitli engeller çıkarıldı mı? Merkezi bölgelerde yerleşemeyen Çingene grupları ıssız, başkaları tarafından tercih edilmeyen bölgelere mi yerleştiler? Bu bölgelerin zamanla ıslahı ve şehir merkezinin genişlemesi nedeni ile Çingene kavimleri yaşadıkları bu bölgelerden uzaklaştırılarak tekrar şehir dışında kalan bölgelere mi yönlendirildiler ?"


Atalarımız hakkında yüzlerce asılsız efsane üretilmiştir. Bunlardan bir tanesi de atalarımızın, eski Çingenelerin göçebeliğe düşkün olduklarıdır. Bu düşünceyi savunanlara göre atalarımız göçebeliği çok sevdikleri için yerleşik hayata geçmeyi reddetmişlerdir. Bu sözler gerçeği hiçbir biçimde yansıtmıyor. Çingeneler tarihin her döneminde kendi istekleriyle değil zorunluluktan ötürü göçebe yaşamak durumunda kalmışlardır.

Geçmişte atalarımız iki nedenden ötürü göçmüşlerdir. Birinci olarak meslekleri gereği yılın belli dönemlerinde kışları geçirdikleri kamp alanlarından, mahallelerinden ayrılmaları gerekmiştir. Özellikle baharla birlikte zanaatlarını icra edecekleri bölgeler arasında dolaşan atalarımız yolculuklarını tamamladıktan sonra kışları geçirdikleri mahallelerine veya kamp bölgelerine geri dönmüşlerdir. Göçebeliğin ikinci ve en önemli nedeni ise Çingenelerin herhangi bir bölgede sürekli yerleşim kurmalarının engellenmiş olmasıdır. Atalarımız herhangi bir bölgede köklü bir biçimde yerleşme imkanı bulamadan yaşadıkları bölgelerden ayrılmaya zorlanmışlardır.

***

Sanayi öncesi dönemlerde gerek kent gerek kasaba gerekse köy tipi yerleşimler dışarıdan gelen yabancılara olumsuz yaklaşmaktadıylar. Yabancı bir göçmen olarak kırsal ya da kentsel bir bölgeye yerleşmeniz ancak o bölgenin temsilcilerinden alacağınız özel bir izinle mümkün olabilmekteydi. Bizim atalarımız sözkonusu olduğunda ise yerleşik yaşayanların çok daha katı bir anlayışa sahip olduğunu biliyoruz.

Çingenelerin ürettiği zanaatlardan ve sunduğu hizmetlerden yararlanma konusunda hiç tereddüt etmeyen köylü veya kentliler yerleşimciler, Çingenelerin geçici çadırlarının bile kendi yerleşimlerine belli bir mesafeden daha fazla yaklaşmasını istememişlerdir. Tarihte rastladığımız kimi istisnai örneklerde ise herhangi bir Çingene kavminin ancak mevcut yerleşim alanlarının dışında yerleşmelerine izin verilmiştir. Nüfus artışı nedeniyle zorunlu yerleşime tabi tutuldukları dış bölgelerden çıkarak şehir veya köy merkezlerinde yerleşmeye başlayan Çingeneler ise zorunlu olarak yeniden mevcut yerleşim alanının dışına çıkarılmışlardır. Çingenelerin sanayi öncesi dönemde şehir merkezlerinde yaşamaları ancak yapımında çalıştıkları kalelerin civarında yerleşerek mahalle kurmaları gibi özel durumlarda rastladığımız istisnai bir haldir.

Sanayi sonrası dönemde kentlerde bir büyük dönüşüm yaşanmıştır. Geçmişte kentlerin dışında kalan yerleşim alanları kentlerin kalabalıklaşarak büyümesi sonucunda kentin içi haline gelmişlerdir. Şaşırtıcı bir şekilde bu gelişme ile birlikte Çingene kavimlerinin geleneksel mahallelerinin ortadan kaldırıldığı ve yeniden şehir dışında yaşamaya zorlandıkları görülmektedir. Doğal gelişimin sonucunda kentin bir parçası olabilecekken kentin dışında yaşamaya zorlanmak Çingenelerin toplumla bütünleşmelerinin daha da güçleşmesine neden olmuştur.

Bazı kentlerde kentin iç bölgelerinde yer alan kimi yerleşim alanlarının zamanla eskimesi ve gözden düşmesiyle birllkte bu alanların farklı kesimler tarafından tercih edilmemeye başlandığı durumları görmek mümkündür. Böyle zamanlarda sayıca küçük gruplar halinde de olsa Çingene grupları şehir merkezlerinde yaşamaya başlarlar. Ne var ki bu da geçici bir durumdur. Şehir merkezinde ki gözden düşmüş bölge kısa zamanda yenilerek değerli hale getirildiğinde çeşitli araçlar ile bu bölgelerde yaşayan Çingeneler şehir dışındaki yerleşim bölgelerine yönlendirileceklerdir.

Sanayi öncesi ve sanayi sonrası dönemde çoğu zaman bilinçsiz bir biçimde uygulanan bu politikalar Çingenelerle birlikte yaşadıkları toplumların diğer kesimleri arasındaki uçurumu daha da derinleştirmiştir.

***

Bir sosyal grup ya da global kast olarak Çingene Evrensel Milletine mensup kavimlerin asimilasyonu ya da entegrasyonu meselesi evrensel bir tartışma konusudur. Zira Çingene Evrensel Milletine mensup kavimlerin yaşamadığı hemen hiçbir toprak parçası bulunmamaktadır. Çingene kavimlerinin yaşadığı her bölgede ise Çingene olmayanlar tarafından Çingenelerin entegrasyonu ya da asimilasyonu meselesi bir şekilde gündeme getirilmektedir.

Açık konuşalım. Dünyanın her yerinde Çingenelerin asimilasyonunu savunanlar vardır. Yani Çingene kavimlerinin kültürlerini, binlerce yıl içerisinde geliştirdikleri geleneklerini tamamıyla yitirmesini savunanlar, bunu şiddetle isteyenler vardır. Onlar için Romanların, Yenichlerin, Rudarilerin, Abdalların, Paveelerin olmadıkları bir dünya çok daha iyi bir dünyadır. Diğer tarafta ise Çingenelerin entegrasyonunu savunanlar vardır. Onlarsa Çingene kavimlerinin kültürlerini tamamen kaybetmeden içinde yaşadıkları toplumlarla bütünleşmesini savunmaktadırlar. Ne var ki bunun bir türlü mümkün olamadığını gördükçe genellikle hayal kırıklığına uğramaktadırlar.

Her iki görüşün taraftarları da meselenin özüne inmemektedirler. Çingenelerle Çingene olmayanlar arasındaki farklılığın nedenlerini anlamadan, yaşanan sorunlar için "Çingene Kültürü"nü sorumlu tutmak hiçbir anlam ifade etmemektedir. Biz bu yazı dizisinde Çingene olmayanların meseleye bizim gözümüzden bakabilmelerini kolaylaştırmaya çalıştık. Aynı zamanda Çingenelerle Çingene olmayanlar arasındaki yabancılaşmanın tarihin derinliklerine uzanan nedenlerini tartıştık. Yazıda ortaya koyduğumuz bakış açısının iyi değerlendirilebildiği takdirde hem Çingeneler hem de Çingene olmayanlar için sağlıklı bir tartışma zemini oluşturabileceğine inanıyoruz.

***

Çingenelerle Çingene olmayanlar arasındaki yabancılık binlerce yıl öncesine uzanmaktadır.
1) Geçimlerini doğal kaynakların zengin olduğu cennet misali bölgelerde avcılık ve yiyecek toplayıcılığı ile sağlayan Tabiat İnsanlarının doğal kaynaklarına; tarımcı ve hayvancılıkla geçinen kavimler tarafından el konulması ile birlikte Tabiat İnsanları Çingene Usulü Geçim Yolları ile geçinmeye zorlanmıştır. Böylelikle Tabiat İnsanlarının çocukları, çeşitli zanaat ve hizmetleri sundukları tarım ve hayvancılıkla geçinen kavimlerden gıda maddeleri alarak geçimlerini temin etmişlerdir. Çingeneliğin global bir kast olarak doğuşu bu şekilde gerçekleşmiştir. Ayrıca savaşlar ve doğal afetler gibi çeşitli nedenlerle hayvanlarını ve tarım arazilerini kaybeden Çingene olmayan kimi kavimler de Çingene Usulü Geçim Yollarını benimseyerek Çingene Evrensel Milletine dahil olmuşlardır.

2) Çingene Evrensel Milletine mensup kavimlerin tarım ve hayvancılıkla uğraşmaları kimi zaman fiilen kimi zaman resmi olarak yasaklarla engellenmiştir. Kimi yerlerde Çingene kavimlerinin hayvan ve tarım arazisine sahip olmaları yasak kapsamına alınmıştır. Kimi yerlerde ise hayvan sürüleri ve tarım arazilerinin Çingene olmayan kavimler tarafından kontrol altına alınmış olması Çingene kavimlerinin tarım ve hayvancılık yapabilmelerini fiilen engellemiştir.

3) Sanayi sonrası dönemde Çingenelerin geleneksel meslekleri büyük ölçüde işlevsiz hale gelmiştir. Çingene toplulukları bu noktadan itibaren başkaları tarafından tercih edilmeyen ve insan sağlığına zararlı işlerde çalışmak zorunda kalmışlardır. Bu durumun en önemli nedeni köylerinde sahip oldukları toprakları ve hayvan sürüleri sayesinde kentte ayakta kalmalarını sağlayabilecek küçük bir sermayeye sahip olan Çingene olmayan kavimlere karşılık Çingene kavimlerinin atalarından aldıkları zanaat bilgisi dışında hiçbir sermayeye sahip olmamalarıdır. Ayrıca Çingene olmayanların Çingeneler hakkında sahip olduğu ön yargılar, Çingenelerin farklı alanlarda çalışabilmelerini ciddi bir biçimde engellemektedir.

Çingene kavimlerinin sanayi sonrası dönemde çalışmak zorunda kaldıkları zor, insan sağlığına zararlı ve düşük gelir getiren meslekler zaman içerisinde daha fazla gelir getirmeye başladığında ya da teknolojik gelişmelerin etkisiyle daha kolay yapılabilir hale geldiklerinde bu mesleklere Çingene olmayanlar yaygın bir biçimde girmeye başlamışlardır. Çingene olmayanların bu mesleklerde baskın hale gelmesi ise hem rekabeti arttırmış hem de zamanla Çingeneleri bu alanlarda çalışamaz hale getirmiştir. Böylelikle Çingeneler yeniden başkaları tarafından tercih edilmeyen düşük gelirli işleri yapmak durumunda kalmışlardır. Bu durum Çingeneleri çok derin bir yoksulluğa mahkum etmekte, az sayıdaki şanslı insan dışındaki milyonlarca insan sefalet koşullarında yaşamaktadır.

4) Gerek sanayi öncesi gerekse sanayi sonrası dönemde Çingene kavimlerinin merkezi alanlarda yerleşmeleri çeşitli araçlarla engellenmiştir. Zaman içerisinde kentlerin büyümesi ile birlikte merkezi hale gelen Çingene yerleşimleri yeniden şehir dışına itilmiş ve bu hatalı uygulamayla Çingenelerin içinde yaşadıkları toplumlarla bütünleşmeleri engellenmiştir. Neticede gözden ırak olan gönülden de ırak olmuş Çingenelerle Çingene olmayanlar arasındaki yabancılaşma daha da artmıştır.

Saydığımız bu 4 madde; bir sosyal grup ya da global kast olarak Çingene Evrensel Milletinin dünyanın dört bir yanında karşılaştığı ortak acıların temel nedenleridir. Bizler Çingene Evrensel Milletine mensup kavimlerin üyeleri olarak çeşitli şartların neticesinde ortaya çıkan bu 4 büyük adaletsizliğin kurbanlarıyız. Bugün bizlerle Çingene olmayanlar arasında bir yabancılık varsa bunun en temel nedeni bu süreçlerde yaşanan acılar ve mağduriyetlerdir. Bu acılar ve mağduriyetler telafi edilmeden mevcut yabancılığın ortadan kaldırılması maalesef mümkün değildir.

***

Batı Avrupa, Doğu Avrupa, Orta Asya, Afrika, Hindistan, Güneydoğu Asya... Dünyanın çeşitli bölgelerinde Çingene Evrensel Milletine mensup kavimler benzer acıları yaşamaya devam ediyorlar. Batı Avrupa'nın Paveelerinin, Yenichelerinin, Quinquislarının, Sintilerinin; Doğu Avrupa'nın Romlarının, Rudarilerinin; Orta Asya'nın ve Anadolu'nun Abdallarının, Lomlarının, Mugatlarının, Tavaktaroshlarının; Afrika'nın Yibirlerinin, Tumallarının, Neenolarının; Orta Doğu'nun Domlarının, Helebilerinin, Sulubbalarının; Hindistan'ın Domlarının, Chamarlarının, Maharlarının, Saperalarının sorunları aynı zeminden kaynaklanmaktadır.

3. bin yılın 11. yılına girmemize sadece 5 gün var. İnsanlık, medeniyetini başlangıcı ile kıyaslanamayacak kadar ileri bir noktaya taşıdı. Buna karşılık kökleri binlerce yıl öncesine uzanan bir sorun, insanlar arasında var olan son derece anlamsız bir ayrım; varlığını bütün canlılığı ile korumaya devam ediyor. İnsanların Çingeneler ve Çingene olmayanlar olarak ayrılması günümüzde dahi hala yüz milyonlarca insanın hayatını cehenneme çeviriyor. Yüz milyonlarca insan bu yüzden sefalet koşullarında yaşıyor, eğitim alamıyor, yeteneklerini geliştirerek insanlığa faydalı bir birey olma şansını kaybediyor.

Hiç şüphesiz insanlığın tamamını ilgilendiren küresel bir sorunla karşı karşıyayız. Bu küresel problemin insanlığa yakışan bir biçimde çözümü ise insanlık medeniyetinin ulaştığı olgunluk seviyesinin en önemli göstergesi olacaktır.

***

Çingene Evrensel Milletine mensup kavimler, dünyanın dört bir yanında yaşayan milyonlarca insan kültürlerini binlerce yıl içerisinde oluşturdular ve büyük zorluklara rağmen korudular. Hiçbir Çingene kavmi, kendi kültürünün ortadan kalkmasına olumlu gözle bakmayacaktır. Bu açıdan Çingenelerin asimile edilmesi hayalini taşıyanlara, Çingene kavimlerinin kültürlerini hangi şartlar altında inşa ettiklerine ve yaşattıklarına daha yakında bakmalarını tavsiye ediyoruz. Diğer taraftan Çingenelerin içinde bulundukları toplumlara sağlıklı bir biçimde entegre olmasını savunanların da kendilerine sormaları gereken bazı sorular var.

Geride bıraktığımız 6 hafta boyunca Çingenelerin içinde yaşadıkları toplumlarla aralarında oluşan yabancılığın temel nedenlerini ortaya koymaya çalıştı. Yukarıda ise bu nedenleri 4 temel madde halinde özetledik. Bu 4 maddenin 4'ü de Çingene olmayanların Çingenelere dönük uygulamalarının sonucunda ortaya çıkmıştır. Bunların bir kısmı sanayi öncesinde yaşanmıştır. Bir kısmı ise günümüzde yaşanmaya devam etmektedir. Çingeneler bu uygulamaların bir kurbanı olarak içinde yaşadıkları toplumlara yabancılaşmışlardır. Entegrasyonu savunan iyi niyetli insanlar Çingeneleri içinde yaşadıkları toplumlara yabancılaştıran bu uygulamaların ne kadar farkında olduklarını sorgulamalılar. Bu uygulamalar karşısında vicdanlarının sesini dinlemeli ve sorunun özünü anlamaya çalışmalılar.

Bizler; Çingene Evrensel Milletini oluşturan kavimlerin mensupları; hiçbir özel ayrım ya da kayırma beklemiyor; birlikte yaşadığımız toplumların diğer yurttaşlarından farklı haklar talep etmiyoruz. Bizleri toplumun dışına iten, yaşadığımız ülkelerin eşit yurttaşları olarak yaşamaktan alı koyan 4 büyük adaletsizliğin telafi edilmesi ve bu uygulamaların devam ettirilmemesi halinde Çingenelerin entegrasyonunu savunanların talep ettiği şey birkaç kuşak içinde kendiliğinden gerçekleşecektir. Uygun şartlar oluştuğunda Çingenelerin içinde yaşadıkları toplumlarla bütünleşebildiklerini Çingene toplumun yetiştirdiği sanatçılar, akademisyenler ve devlet adamlarının varlığı ispat etmektedir. Onlar bizi toplum dışında hapseden duvarın yüzeyindeki küçük deliklerden sızarak hayata tutunabilmeyi başarabilmişlerdir. Duvar tümüyle yıkıldığında ise yüz milyonlarca insan hak ettikleri yere gelecek, içinde yaşadıkları toplumların saygın bireyleri olarak binlerce yılın yabancılığını kardeşliğe dönüştüreceklerdir. Bütün mesele bu duvarın nasıl yıkılacağıdır. Ya duvarın yıkılmasının gerçekten istenilip istenilmediğidir!
***

Hepinize neşe dolu bir yeni yıl diliyorum. Acıları telafi etmek, yeni acıları yaşamamak dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder