Ece
Temelkuran 18 Nisan 2007 Çarşamba günü Milliyet'teki köşesini
Ankara'da yapılan mitinge ayırdı. Tahmin edebileceğiniz üzere
burada mitingle ilgili bir tartışma yapacak değiliz. Bu yazının
konusu Temelkuran'ın mitinge katılan topluluğu tanımlarken
kulladığı birkaç sözcük. İşte : "Nereden baksanız "72
buçuk millete karşı" verilmiş bir mücadeleyle kurulmuş,
toprağını, kuşaklar boyunca daha aydınlık, daha eşit, daha
adil bir ülke için ölen gençlerin gövdeleriyle biriktirmiş bir
ülkenin buna hakkı vardır: Utanmadan ve korkmadan yaşamaya. Bu
miting bunu söylemek isteyen insanların mitingiydi." Bu
sözlerin geneline söyleyecek lafımız yok! Ama Milli Kurtuluş
Savaşımızdan bahsederken Temelkuran'ın kullandığı "72
buçuk millete karşı" ifadesi ne yazık ki maksadını
fazlasıyla aşmış.
Malum
bu 72,5 millet lafındaki buçukla Çingeneler kastedilmiştir hep.
Temelkuran bu ifadeyi tırnak içinde kullanmış. Keşke kimi halk
ozanlarının deyişlerde yaptığı gibi 73 millet ifadesini
kullanarak bu son derece hatalı ifadeyi düzeltmeyi tercih etseydi.
Ama bunu yapsa bile sorun ortadan kalkmış olmayacaktı. Çünkü
Temelkuran halk kültüründe "Biz Milli Mücadele'de 7 düvele
karşı savaştık" ya da "Biz bu memleketi 72 millete
karşı savaşarak kurduk gibi" yaygın deyişleri "72
buçuk millete karşı" ifadesiyle genişletmiş. Bunu yapınca
Kurtuluş Savaşı'nda savaşılan milletlerden biri de Çingenelermiş
gibi bir anlam ortaya çıkıyor.
Bazılarımız
basit bir dil sürçmesinin üzerinde durmaya gerek yok şeklinde
düşünebilir. Hayır, mevzu bu 72,5 lafı olunca hele hele bizleri
bu ülkenin kuruluş mücadelesinde karşı tarafa itecek şekilde
kullanılmışsa bu sözler üzerinde fazlasıyla durmamız
gerekiyor. Ortada iki büyük yanlış var, birincisi tüm
insanlardan ne bir fazla ne bir eksik sıradan insanlar olan
Çingeneleri yarım insan gibi gösteren, bunu doğallaştırarak
nesilden nesile aktarılmasına yol açan son derece hatalı bir
deyimin tırnak içinde dahi olsa kullanılması. İkincisi
Çingeneleri Kurtuluş Savaşı'nda savaştığımız işgalci
uluslardan biri olarak göstermesi. Her iki yanlışa karşı da
söyleyecek çok lafımız var.
Dil
bir toplumun düşünce dünyasının yansımasıdır. Toplumların
sahip olduğu tüm birikim günahı ve sevabı ile dile yansır. Ne
yazık bizim toplumumuz da dahil tüm toplumlarda sadece hoşgörü,
kardeşlik ve anlayış duygusu yoktur. Toplumların bünyesinde
ayrımcı, düşmanlıklar yaratan hatalı duygu ve düşünceler de
var olabilir. İşte bu tarz toplumsal bütünlük için son derece
zararlı yaklaşımların dile yansıması "72,5 Millet"
ifadesinde olduğu gibi çeşitli atasözleri ve deyimlerle
gerçekleşir. Her yeni nesil bu deyimleri ve atasözlerini
öğrendiğinde aynı zamanda çeşitli toplumsal kesimlere dönük
düşmanlığı ve bu toplumsal kesimleri hedef alan önyargıları
da öğrenmiş olur. "72,5 Millet" sözcüğünü her
tekrarladığımızda Çingene toplumunu aşağılayan önyargıların
pekişmesine katkıda bulunmuş oluruz. Hele hele çok sayıda okuru
bulunan bir yazar bu ifadeyi kullandığında ortaya çıkan zarar
çok daha büyük olur.
Affedilmesi
mümkün olmayan bir başka yanlış bu ifadenin bizleri Kurtuluş
Savaşı'nda düşman cepheye itecek şekilde kullanılmış
olmasıdır. Çingeneler, Kurtuluş Savaşı'nda halkımızın geneli
ile birlikte cephelerde savaştı. Bizlere atalarımızdan miras
kalan nice anı Çanakkale ya da Milli Mücadele döneminde yapılan
fedakarlıkları anlatır. Savaşın acısını da zaferin coşkusunu
da Çingeneler ulusun geneliyle paylaşmışlardır. Biz
dedelerimizden böyle duyduk böyle bildik. İşgal ordularının
girdiği topraklarda yaptığı zulümlerin hikayesini anlatan
büyüklerimiz günü geldiğinde komşularıyla kenetlenerek nasıl
direndiklerini de anlattılar. Ülkenin o zor günlerinde Çingeneler
kendilerini ulusun genelinden ayrı görmediler. Kaderlerini ulusun
kaderiyle birleştirdiler.
Her
zaman söylüyoruz. Çingeneler yaşadıkları her ülkede
vatandaşlık kimliğini gururla taşırlar. Çingeneler yaşadıkları
her ülkede, o ülkenin halkıyla kader birliği yaparlar. Evet çoğu
zaman komşularımız bizleri anlamaz, aşağılar; yer yer
ayrımcılık bile yapar! Evet komşularımız bize "buçuk
millet" ifadesini layık görebilir. Ama biz şunu biliriz ki
kol kırılır yen içinde kalır. Problemlerimizi kendi aramızda
çözer barışırız! Gerektiğinde ise tüm bunları bir kenara
koymasını bilir ne yapılması gerekiyorsa komşularımızla birlik
içinde onu yaparız.
İşte
böyledir Çingenelerin hikayesi. Dilerdik ki toplumsal problemlere
hassasiyeti ile tanıdığımız Ece Hanım, bu konuda da biraz daha
hassas davransın. Niyetiniz kötü değil biliyoruz ama yine de
üzdünüz bizi Ece Hanım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder