10 Aralık 2013 Salı

Avrupa ve Çingeneler / 2

Geçtiğimiz haftaki gündem yazımızda Avrupa'da yükselen Çingene düşmanlığının Balkanlar ve Batı Avrupa'da farklı nedenlerle ortaya çıktığını vurgulamıştık. Bu arada sitemizde ve çeşitli basın kuruluşlarında çıkan Nicolas Sarkozy'nin Balkan ülkelerinden gelen Roman Çingenelerinin yaşadığı yerleşim bölgelerini dağıtma kararına ilişkin haberler Batı Avrupa'da Çingene düşmanlığının yükselişine ilişkin yaptığımız değerlendirmenin doğruluğunu ortaya koyuyor.

***

Bugunün Avrupa'sı 1950'lerin, 1960'ların Avrupası değil... O yıllarda Avrupa ülkelerinde emek sıkıntısı yaşanıyordu. Savaş sonrası dönemde yeniden ülkelerini imar etmeye çalışan Batı Avrupa ülkelerinin işçiye ihtiyacı vardı. Nitekim bu yıllarda Türkiye dahil pek çok ülkeden Almanya, Avusturya, Fransa gibi çeşitli Batı Avrupa ülkelerine giden insanlar gittikleri ülkenin iş gücüne dahil oldular. Fabrikalarda çalıştılar, şu veya bu şekilde gittikleri ülkelerle uyum sağladılar. Kimi göçmenler tümüyle kendi kültürlerini yitirerek gittikleri ülkelerin bir parçası haline geldiler. Kimi göçmenlerse uyum sürecinde kendi kültürlerini kısmen de olsa korumayı başardılar. Pek çok sorunlar yaşanmış olsa da iyi kötü bir bütünleşmenin mümkün olmasının temel sebebi sözkonusu dönemde Avrupa'nın ekonomisi için taze kan anlamına gelecek bir işçi göçüne ihtiyaç duymasıydı.

Bugün durum tamamen farklı... Batı Avrupa'nın her yerinde göçmen işçiler artık çok ciddi bir nüfus kitlesi oluşturuyorlar. Neredeyse tüm Batı Avrupa ülkelerinde işsizlik oranları yüksek... Nitekim 2007 yılında Fransız hükümeti tarafıdan alınan bir kararla Bulgaristan ve Romanya'dan gelen Roman Çingenelerinin Fransız iş gücüne katılmasına izin verilmemiş... Ülkedeki ekonomik dengeyi korumak amacıyla alınan bu kararın sonucunda Fransa'ya yerleşen kardeşlerimiz harap mahallelerde hayatta kalma mücadelesi içerisine girmişler. Yasal çalışma imkanlarının ortadan kaldırıldığı koşullarda açlıkla mücadele eden kardeşlerimizin karşısına her yerde olduğu gibi Fransa'nın teneke mahallerinde de insanlarımızı maşa olarak kullanmaya çalışan suç örgütlerinin çıktığını tahmin etmek zor değil...

Nicolas Sarkozy Çingene yerleşimlerinin dağıtılması ile ilgili kararı açıklarken ne yazık ki son derece talihsiz ifadeler kullanıyor... Sarkozy'e göre kardeşlerimizin yaşadığı bu çadır kamplar "kaçakçılık, uyuşturucu, fuhuş ve dilencilik" suçlarına kaynaklık yapıyormuş. Bir toplumun genelini bağlayacak tarzda ifadelerle bu şekilde bir değerlendirme yapmak bir devlet başkanına hiç yakışmıyor. Sarkozy o kamplarda öte beri satarak geçinmeye çalışan, yasal çalışma haklarının engellenmesine rağmen suçtan uzak durma gayreti içerisindeki insanların haklarını yemiş olmuyor mu bu sözlerle? Ayrıca eğri oturup doğru konuşalım! Avrupa Birliği projesinin temelinin yurttaşlar için serbest dolaşma hakkı olmasına rağmen Fransa'ya gelen AB vatandaşlarının Fransız işgücüne dahil olmasını yasaklayarak onların yasal çalışma imkanlarını ortadan kaldıran zihniyet suç örgütlerinin bu çadır yerleşimlerinde taban bulmasına imkan sağlamış olmuyor mu? Perde arkasındaki derin mafya organizasyonlarını görmezken maşa olarak kullanılan aç insanları hedef tahtasına oturtmak bir devlet başkanına yakışıyor mu?

Evet, Sarkozy'i eleştirmek kolay... Zira yapılan bir yanlış var ortada, kullanılan ahlakdışı sözler var. Buna karşılık şu aşamada Sarkozy'e kızmak Roman Çingenelerine hiçbir şey kazandırmayacak. Onu bu noktaya sürükleyen şartları anlamak zorundayız. Siyaset yorumcularına göre Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki ırkçı parti yükselişte. Sarkozy şu anda ırkçı partinin lideriyle çekişme halinde. Irkçıların söylemlerini kullanarak, onların en önemli silahları olan yabancı düşmanlığı kozunu ellerinden alarak ırkçı partinin yükselişinin önüne geçmek istiyor. Kendi partisinin oy kaybetmesinin önüne geçmek için kullandığı bu strateji belki Sarkozy'e yarayacak. Buna karşılık Çingene düşmanlığı ve ırkçı söylemlerin bu kadar popüler hale gelmesinin kardeşlerimiz için hiç de hayırlı olmayacağı kesin.

***

Batı Avrupa'da Çingene düşmanlığı tabandan geliyor. Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği'ne girmesi ile birlikte ırkçı terör ve ekonomik şartlar nedeniyle Batı Avrupa ülkelerine giden Roman Çingeneleri ne yazık ki bu ülkelerin iş gücüne dahil olamıyorlar. Yasal çalışma imkanlarının kısıtlı olması suç örgütlerinin insanlarımızın arasına sızmasına imkan veriyor. Genel olarak Avrupa'yı saran ekonomik kriz koşullarında insanların bir günah keçisine ihtiyacı var. Bu günah keçisi öncelikle en zayıf grup olan Balkanlardan gelen Roman Çingeneleri... Bunun arkasından ise tüm göçmen gruplar günah keçisi olarak görülebilir.
Taş yerinde ağırdır... Balkanlarda yüzlerce yıldır yaşayan Roman Çingeneleri eğer geleceklerini Batı Avrupa'da kurmaya kalkarlarsa işleri çok zor... Zira mevcut koşullar bu ülkerde sağlıklı bir bütünleşmeye imkan vermiyor. Eğer Berlusconi ya da Sarkozy gibi Çingene düşmanı söylemleri kullanan liderlerin Batı Avrupa'da yaygınlaşmasının önüne geçmek istiyorsak mutlaka göç sürecinin önüne geçmeliyiz. Balkanlardaki ırkçı terör Roman Çingenelerini korkutup yüzlerce yıldır yaşadıkları Balkan coğrafyasından dağıtmak istiyor. Buna karşı durulmalı, ırkçı terörün şantajlarının önüne geçilmelidir. Roman Çingenelerinin hem ırkçı terörü hem de ekonomik sorunları aşabilecekleri en uygun coğrafya Balkanlardır. Batı Avrupa'da bu sorunların üstesinden gelmek mümkün olmadığı gibi hükümetlerin giderek Çingene düşmanı söylemleri benimsemesi ile beraber çok tehlikeli bir ortam doğabilecektir.

Batı Avrupa'da Çingene düşmanlığı büyük ölçüde yakın dönemde bu bölgeye gelen Roman Çingenelerine karşı gösterilen tepkiden kaynaklanmakla beraber ırkçı tepkiler bundan ibaret değildir. Pavee, Yeniche, Kommodiante, Quinquis, Sinti vs gibi çok uzun zamandır beri Batı Avrupa'da bulunan Çingene grupları da orta vadede Çingene düşmanlığının hedefi haline gelebilir. Geçmişte işçi ihtiyacı nedeniyle hoşgörülen Almanya'daki Türkler gibi artık kökleşmiş göçmenler ise günümüzde daha fazla göze batmaktadır. Fransa'da banliyölerde yaşanan olaylarla ilgili anılar tazedir. Dazlak gruplarının Solingen'de yaptıkları katliamları unutmadık. Bu olaylar ciddi olmakla beraber Batı Avrupa'da yaşayan farklı etnik gruplardan göçmenlerin bu yaşanan sürecin karşısında durabilmesi mümkündür. Zira bu gruplar yaşadıkları topraklarla köklü bağlar kurmuşlar ve şu ya da bu biçimde Batı Avrupa'nın bir parçası olmuşlardır.

***

Bu yazı dizisinde Batı Avrupa ve Balkanlarda yaşayan Çingenelerin yükselen Çingene düşmanlığına karşı farklı stratejiler izlemesi gerektiğini ortaya koydum. Balkanlarda büyük bir nüfus yoğunluğuna sahip olan ve kültürel olarak çok benzer özellikler taşıyan Roman Çingenelerinin nüfus hareketliliği sorunun odağında yer almaktadır. Irkçı terörün, açlığın, işsizliğin yerinden ettiği kardeşlerimiz ne yazık ki Batı Avrupa'da umduklarını bulamıyorlar. Aksine onları kullanan suç örgütlerinin elinde ırkçıların yaratmak istediği "Avrupa çapındaki Çingene tehdidi" imajının oluşturulmasına katkı sağlıyorlar. Ne olursa olsun Roman Çingenelerinin Balkanlardan dağılması süreci durdurulmalıdır. Roman Çingeneleri geleneksel olarak yaşadıkları coğrafyada hayatlarını sürdürmeye devam etmelidir.

Bu nasıl mümkün olabilir? Temel sorun şudur ki Roman Çingeneleri yaşadıkları her coğrafyada darmadağın vaziyettedir. Bunca yıllık çalışmalar ve Avrupa Birliği'nin ayırdığı çok ciddi maddi kaynağa rağmen sağlıklı bir sivil toplum yapılanması oluşturulamamıştır. Hiç kimse darılmasın, gücenmesin! Bu iddia ile yola çıkan kuruluşlarının Roman Çingeneleri üzerinde hiçbir etkisi yoktur ve kanaat önderi olarak kabul edilmemektedirler. Mevcut Roman sivil toplum yapısı bırakınız Batı Avrupa'ya kontrolsüz göçü engellemeyi, yaşanılan mahallelerdeki en basit sorunları dahi çözme yeteneğinden yoksundur.
Durumu net bir biçimde ortaya koymalı ve sorunların çözümü için aklımızı kullanmaya başlamalıyız. Aksi halde bizi çok zor günler bekliyor...
***
Hepinize güzel bir hafta diliyorum. Neşeniz bol keyfiniz gıcır olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder