Michael
J. Jordan'ın "Nefretin Kökleri" isimli yazısı pek çok
açıdan ilham verici bir çalışma. Yazar Macaristan'da Çingeneleri
hedef alan ırkçı terörün kaynaklarını araştırmış. Konunun
tarihsel boyutlarına son derece ayrıntılı bir biçimde
değiniliyor yazıda. Diğer taraftan 1990'lı yıllarda, Doğu
Bloku'nda yer alan ülkenin çok hızlı bir biçimde Batıyla
bütünleşmesinin yarattığı toplumsal sorunların ırkçı
nefretin oluşumuna etkisi de Jordan'ın gözünde kaçmamış. Bir
anda kendilerini ekmek kavgasının içine düşen Macarlar
kendilerine bir günah keçisi aramışlar. Ne yazık ki bu süreçte
bölgedeki ırkçı parti Jobbik'in kışkırtmalarıyla hedef
tahtasına Çingeneler konmuş.
Jordan
Çingeneleri hedef alan ırkçı terörü Macaristan örneği
üzerinden tartışıyor. Onun Macaristan'la ilgili olarak yaptığı
tespitler aynı zamanda pek çok başka Balkan ülkesi için de
doğru. Yeni düzene uyum sorunu yaşayan Balkan ülkelerinde ırkçı
gruplar Çingeneleri yaşananların sorumlusu olarak gösteriyorlar.
Böylelikle bizlere düşman gözüyle bakmaya başlayan ırkçı
gençler, evlerimizi yakıyor, insanlarımızın canına dahi kast
ediyorlar. Hatta yeni yürümeye başlayan çocuklar bile onlar için
hedef olabiliyor. Çek ırkçılar tarafından yakılan Natalka
isimli kardeşimizin büyük bir mucize eseri hayatta kalabildiğini
unutmadık. Hatırlatmak da fayda var, olaylar yaşandığında
Natalka sadece 2 yaşındaydı.
***
Jordan'ın
yazısı konuyu Balkanların Çingene olmayan toplumları açısından
ele alıyor daha ziyade. Bu insanların ırkçı organizasyonlar
tarafından nasıl etkilendiğini, Çingenelere nasıl düşman
gözüyle bakmaya başladıklarını yazıdan net bir biçimde
anlayabiliyoruz. Bir de madalyonun öbür yüzü var: Balkan
Çingeneleri. Konuyu daha iyi anlayabilmek, Balkan Çingenelerinin
nasıl olup da ırkçılar tarafından hedef haline getirildiğini
tahlil edebilmek için Balkan Çingenelerini daha yakında tanımamız
gerekiyor. Balkanlarda yaşayan Çingene grupları arasında en fazla
Rudariler, Romanlar, Jevgler ve Aşkaliler hakkında bilgi sahibiyiz.
Kısaca her birine değinmekte fayda var.
Rudari
Çingeneleri: Çeşitli Balkan ülkelerinde yaşamakta olan Rudariler
farklı zanaat ve hizmetlerde uzmanlaşmış alt gruplara
ayrılmaktadır. Kaşıkçılık ve ayıcılık Rudarilerin en önemli
meslekleri arasında yer almaktadır. Rudariler ahşap malzemeden
yaptıkları çeşitli ev eşyaları ile büyük bir ün
kazanmışlardır. Rudari dili Rumen dili ile ilişkilidir. Günümüzde
Rudariler dışında başka hiçbir grup tarafından kullanılmayan
bu dil kimilerince Rumence'nin eski bir lehçesi olarak kabul
edilmektedir.
Roman
Çingeneleri: Romanlar Balkanların en kalabalık Çingene
gruplarından bir tanesidir. Romanes isimli bir dilleri vardır.
Roman kültürü Hint, Fars, Yunan, Anadolu ve Avrupa kültürlerinin
kendine bir özgü sentezi olarak görülebilir. Sepetçilik,
elekçilik, kalaycılık, demircilik ve müzisyenlik Romanların
yaptığı en önemli geleneksel meslekler olarak kabul edilmektedir.
Jevg
Çingeneleri: Bu grubun meslekleri arasında demircilik, düdük
yapımı, çömlekçilik, tuğla yapımı ve kömür işçiliği ön
sıralarda yer almaktadır. Jevgler kendilerini Mısır Çingeneleri
olarak kabul etmekte ve atalarının yüzlerce yıl önce Mısırdan
Balkanlara geldiğini iddia etmektedirler. Son zamanlarda yapılan
kimi araştırmalarda Jevglerin MÖ. 5 yy'da Mısır'dan Balkanlara
geldiği iddia edilmektedir.
Aşkali
Çingeneleri: Aşkali Çingeneleri Balkanların farklı ülkelerinde
yaşamlarını sürdürmekte olan Çingene gruplarından bir
tanesidir. Kendilerinin Fars kökenli olduklarını ve Antik İran'dan
Balkanlara geldiklerini ifade etmektedirler. Aşkali Çingeneleri
sanayi öncesi dönemde esas olarak demircilik yaparak geçimlerini
sağlamışlardır.
Balkan
coğrafyasında yukarıda sayılanlar dışında çok sayıda farklı
Çingene grubu bulunmaktadır. Ne yazık ki kaynak yetersizliği
nedeniyle bu gruplarla ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşamıyoruz.
***
Balkan
Çingeneleri farklı kavimlerden oluşmaktadır. Dilleri ve tarihleri
farklı olan bu kavimler günlük hayatta aynı sorunları yaşamakta,
benzer acıları paylaşmaktadır. Çingene Evrensel Milletine mensup
olan tüm bu kavimler sanayi sonrası dönemde geleneksel
mesleklerini kaybetmeye başlamışlardır. Geleneksel mesleklerini
kaybeden sözkonusu Çingene kavimleri; Balkanların çeşitli
bölgelerinde başkaları tarafından tercih edilmeyen, zor, düşük
gelirli ve kimi zaman insan sağlığına zararlı işlerde çalışarak
geçimlerini temin etmişlerdir.
90'lardan
sonra geçmişte Doğu Bloku'na dahil olan Balkan ülkeleri hızlı
bir biçimde liberal ekonomiye adapte olmuşlardır. Bu süreçte
yaşanan alt üst oluşlar belki de en fazla Çingeneleri
etkilemiştir. İşsizlik oranları birden bire patlama yapmış,
onbinlerce insan sefalet koşullarında yaşamaya başlamıştır. Bu
dönemde çeşitli Balkan ülkelerinde yaşanan etnik çatışmalar
yüzbinlerce insanın yerinden yurdundan olmasına ve yaşam
koşullarının daha da kötüleşmesine neden olmuştur.
***
Balkan
Çingeneleri mahalle tipi yerleşmelerinde Balkanların dört bir
yanına dağılmış olarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Her
bir Çingene kavmi tek tek dahi ele alınsalar Balkanların genelinde
önemli bir nüfusa sahiptirler. Buna karşılık Çingene
kavimlerinin Balkan coğrafyasının her bir bölgesine rastgele
dağılmış olmaları birlikte yaşadıkları diğer kültürler
tarafından zayıf azınlık toplumları olarak algılanmalarına
neden olmaktadır.
Özellikle
büyük ekonomik ve siyasal krizlerde, krizlerden mağdur olan
insanların günah keçisi aramaya başlamaları neredeyse tarihin
her döneminde karşılaştığımız bir durumdur. Böyle zamanlarda
mağdur insanlar tepkilerini ve öfkelerini en zayıf olana
yöneltmektedirler. Mağduriyetin sorumluluğu ve acısı en zayıf
olanın omuzlarına yüklenmektedir. Ne yazık ki bugünkü
koşullarda ortalama bir Balkanlı için en zayıf olan bizleriz. En
kolay günah keçisi ilan edilebilecek olanlar, en kolay hedef haline
getirilip yerinden yurdundan edilebilecek olanlar bizleriz.
Dünyanın
her tarafındaki Çingene kavimleri gibi Balkan Çingeneleri de
sanayi sonrası dönemde geleneksel mesleklerini kaybettikleri için
yegane sermayeleri olan zanaat bilgilerinden yoksun kaldılar. Bu
durum insanlarımızı büyük ölçüde çok ciddi bir yoksulluğun
içerisine itti. Diğer taraftan Çingene kavimlerinin aşırı
dağınık bir biçimde yaşamaları ve Çingene mahallelerinin
Balkanlardaki diğer etnik grupların yerleşimleri ile
kıyaslanamayacak kadar küçük olması, birlikte yaşadığımız
toplumların bizi gerektiğinde harcanabilecek günah keçileri
olarak görmelerini kolaylaştırdı.
Bir
yanda yoksulluk, bir yanda parçalanmışlık; bu ortam ırkçı
yapılanmaların eline yaşanan ekonomik ve sosyal krizden mağdur
olmuş Balkanlıları Çingenelere karşı kışkırtmaları için
çok önemli bir koz vermektedir. Irkçıların Çingenelere karşı
kalabalıkları kışkırtmak için kullanacakları bahaneleri her
zaman hazırdır. Yoksulluk ve çaresizlik içerisinde suç örgütleri
tarafından maşa olarak kullanılan kardeşlerimiz ön plana
çıkarılır ve onlar üzerinden tüm Çingene kavimleri hedef
tahtasına oturtulur. Kışkırtılan kalabalıklar öfkelerini masum
insanların canını yakarak çıkarmanın tadını bir kez aldıktan
sonra kolay kolay durdurulamazlar. Hele hele bir de işlenen suçlar
cezasız kalırsa... O zaman yaşanacaklar için dehşet kelimesi
dahi hafif kalır.
***
Balkan
Çingenelerinin yaşanan dramın farkına varması gerekiyor. Yıllar
sonra ırkçı terör Balkanlarda yeniden yükselişe geçti. Bu
yükselişin öncelikli hedefi bizim toplumumuz. İçinde
bulunduğumuz zayıf, çaresiz durum ırkçıların işini fazlasıyla
kolaylaştırıyor. Öyleyse ne yapmalı? Çözüm nerede. Öncelikle
Balkan coğrafyasında yaşayan Çingene kavimlerinin temsilcileri
artık anlamsız tartışmaları, sen ben davasını bir kenara
bırakmalılar. Çözüm yolları sağlıklı zeminlerde, aklı selim
ve bilge insanların katılımıyla tartışılmalı.
Her
şeyden önce Jevgler, Romanlar, Rudariler, Aşkaliler birbirlerine
üstünlük taslamayı; birbirleriyle didişmeyi bırakmalılar.
Unutmayalım ki ırkçı teröristler çoluğumuzun çocuğumuzun
canına kast ederken bizleri Roman, Jevg, Rudari, Aşkali diye
ayırmıyor. Onlar için dilimiz ne olursa olsun, atalarımız
nereden gelmiş olursa olsun hepimiz Çingeneyiz. Hepimiz onların
gözünde lanetli putları gamalı haça adanmış, eli kolu bağlı
bir şekilde ölümü bekleyen çaresiz kurbanlarız.
İş
işten geçmeden doğru adımlar atılmalı. Balkanlarda yaşayan
sıradan insanların ırkçılar tarafından bize karşı
kışkırtılması mutlaka engellenmelidir. Aksi halde insanlarımız
yeniden çok büyük acılar yaşayacaklar. Yaşanacakların
sorumluluğu bugün görevini yerine getirmeyen Çingene aydınlarının
omuzlarındadır.
***
Hepinize
şen bir hafta diliyorum. Neşeniz bol keyfiniz gıcır olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder