10 Aralık 2013 Salı

Avrupa ve Çingeneler

Gün geçtikçe Çingene düşmanlığı denilen ölümcül virüs Avrupa'nın farklı bölgelerine yayılıyor... 1990'larda Balkanlarda büyük bir yaygınlık kazanan bu ırkçı hastalık günümüzde yavaş yavaş Batı Avrupa'ya doğru ilerliyor. Bizleri kendi toplumsal yapıları, yaşam tarzları için bir tehdit olarak algılayan insanların sayısı arttıkça onların oyları ile işbaşına gelen hükümetlerin de tavırları değişmeye başlıyor. İtalya ve Fransa'da hükümetlerin oralara yerleşen kardeşlerimize dönük giderek sertleşen tavırları tam olarak bundan kaynaklanıyor. Balkanlarda ise 1990'lardan farklı olarak ırkçı karakter taşıyan münferit toplumsal hareketlerin yerini bilinçli bir şekilde çalışan ırkçı terör grupları almış durumda...

Sorun nettir. Farklı coğrafyalarda gördüğümüz Çingene düşmanlığı giderek benzer söylemlerle yaygınlaşıyor. Buna karşılık farklı coğrafyalarda gelişen Çingene düşmanlığı hastalığının nedenleri aynı değildir. Batı Avrupa'da bize dönük ortaya çıkan tepkilerin nedenleri ile Balkan coğrafyasında gelişen ırkçı terörün nedenleri oldukça farklıdır. Bu yazıda farklılığı ortaya koymak ve kendi çözüm önerilerimizi geliştirmek istiyoruz.

***

1990'lar sonrasında pek çok Balkan ülkesinde önemli toplumsal değişimler yaşandı. Doğu Bloku'nun çöküşü sonrasında liberal ekonomiye geçiş sürecinin sancıları Balkan halklarında derin sarsıntılar meydana getirdi. Bir anda yaygınlaşan kitlesel işsizlik ve genel olarak ekonomik sıkıntıların neticesinde geçmişte gözönüne çıkmayan kimi farklılıklar kısa zamanda çatışma nedeni oldu. Yugoslavya ve Kosova örneklerinde gördüğümüz türden derin etnik çatışmalar meydana geldi. Yaşanılan acıların sorumlusu olarak farklı etnik gruplara mensup insanlar birbirlerini suçladılar... Kanlı çatışmalar çoğunlukla ancak uluslararası barış güçlerinin müdahalesi ile durdurulabildi. Buna karşılık farklı etnik gruplara mensup toplumlar arasındaki nefretin ortadan kaldırılabildiğini söylemek maalesef mümkün değil.

Çingeneler bu süreçte tüm diğer etnik grupların hedefi olarak görüldü. Geçmişten gelen düşmanlıklar bu süreçte yeniden alevlendi. Çeşitli balkan ülkelerinde küçük bir sürtüşme üzerine Çingene mahalleleri basıldı. Büyük kalabalıklar mahalleleri yağmaladılar, evler yakıldı. Hayatını kaybeden insanlarımız oldu. Bu olayların çıkmasına gerekçe olarak ortaya atılan sebepler çoğu zaman incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerdir. Geçmişte bırakın bu boyutta olayları çocuk kavgasına bile neden olmayacak gerekçeler, tüm etnik grupların yaşanılan dram için birbirlerini suçlamaya meyilli olduğu kaos ortamında korkunç katliam girişimlerinin nedeni oldu.

Kısa zamanda Balkanlardaki bu atmosfer ırkçı bir siyasal eğilime sahip grupların ortaya çıkıp güçlenmesine neden oldu. 2000'lerde bu gruplar silahlı milisler halinde örgütlendiler ve günümüzde Balkanları kasıp kavuran ırkçı terör eylemleri başlamış oldu. Kimi zaman yerel otoritelerin desteğiyle güçlenerek daha da saldırganlaşan ırkçı terör grupları Çingeneler üzerinde temel amacı yıldırma olan bir terör stratejisi izlemeye başladılar.

Duvarlara "Çingeneler Hindistan'a" sloganları yazıldı. En azından yüzlerce yıldır Avrupa'da yaşayan Roman Çingenelerinin en eski atalarının arasında Hindistan Çingenelerinin olmasını bahane eden ırkçı gruplar; Roman Çingenelerinin Avrupa uygarlığının dışından gelen yabancılar olduğu izlenimini uyandırmaya çalıştılar. Kimi Roman aydınlarının kendilerine geleneksel Roman kültürünü terk ederek "Hintlileşme", Hint isimleri alma gibi bir strateji belirlemesi ise ırkçıların işini kolaylaştırdı. Oysaki Roman Çingenelerinin dili olan Romanes Hindistan'ın hiçbir bölgesinde konuşulmadığı gibi esas olarak bir Avrupa diliydi... Tartışmasız bir biçimde Avrupa'da ortaya çıkmış ve bağımsız bir dil olarak Roman Çingeneleri tarafından kullanılmaya başlanmıştı. Aynı şekilde Roman Çingenelerinin kültürü dikkatli bir şekilde incelendiğinde esas olarak Balkan coğrafyasının renklerini yansıttığı apaçık bir gerçekti... Bu gerçeklerin ırkçıların neden işine gelmediğini çok iyi anlayabiliyoruz.

Irkçı terörün Balkanlarda izlediği strateji, Çingeneleri korkutmak, sindirmek ve yıldırmaktır. Çingene toplumunu Balkan halklarının gözünde giderek daha fazla yabancılaştırmak ve Roman Çingenelerinin Avrupa'nın yerli halklarından olduğu gerçeğini sorgulanır hale getirmektir... Henüz bu stratejinin sonuç aşamasında ne olduğunu bilmiyoruz. Ama şurası kesin; ırkçılar Roman Çingenelerinin artan nüfusundan, giderek daha fazla eğitimli Romanın toplumda kendilerine saygın bir yer edinmesinden rahatsızdırlar. Irkçı terör bu süreci tersine çevirmenin ve eğer güçleri yeterse bir şekilde Roman Çingenelerini Balkan coğrafyasında dar bir bölgeye sıkıştırmanın ya da tümüyle tasfiye etmenin aracı olarak düşünülmektedir.

***

Batı Avrupa'da yaygınlaşan Çingene düşmanlığının sebepleri ise tümüyle farklıdır. Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği'ne katılması sonucunda bu ülkelerin yurttaşları için serbest dolaşım hakkı gündeme gelmiştir. Geçim imkanı olmayan, işsiz Balkanlılar akın akın Batı Avrupa'nın kaynakları daha fazla olan ülkelerine gitmeye başlamışlardır. Bu süreçte işsizlik sigortası gibi sosyal imkanların varlığı bile Batı Avrupa ülkelerinin bir cazibe merkezi olarak görülmesine neden olmaktadır. Batı Avrupa'ya yerleşen Balkanlıların önemli bir bölümünü doğal olarak Balkanların en büyük işsiz kitlesini oluşturan Roman Çingeneleri oluşturmaktadır.

Günümüzde Batı Avrupa'da yükselen Çingene düşmanlığı özü itibarı bu yeni göçmenleri hedef alıyor. Neden? Birincisi büyük kalabalıklar halinde yabancı bir ülkeye yerleşen tüm göçmenler yerliler nezdinde her dönem tepki yaratmıştır. Çingeneler göçebe zanaatçı topluluklar olarak Orta Çağ'da dahi Avrupa'nın farklı bölgeleri arasında hareket halinde olmuşlardı. Buna karşılık bu göçlerin bir kuralı vardı. Kendi içlerinde bir disipline sahip olan Çingene gruplar öncelikle gittikleri bölgelerin yerel otoritelerine belli bazı belgeler sunarak onlardan izin alır ve belli bir süre gittikleri yerde yaşamlarını sürdürürlerdi. Yine de o dönemki nüfus hareketlilikleri dahi yerlilerden tepki görmüş ve sorunlar yaşanmıştır. Günümüzde Çingene toplulukları geçmişte olduğu gibi disiplinli bir şekilde göç etmelerini sağlayabilecek toplumsal bağlarını kaybetmişlerdir. Tek tek aileler Batı Avrupa ülkelerine yerleşmekte ve çoğunlukla burada iş bulamadıkları için suç organizasyonlarının eline düşebilmektedirler.

Batı Avrupa'daki tek Çingene grubu Balkanlardan yakın zamanda gelen Romanlar değildir. Geçmişte de Roman Çingeneleri Batı Avrupa ülkelerine gelmişlerdir ve bunların önemli bir bölümü yerli kültüre uyum sağlayarak Batı Avrupa Çingeneleri olmuşlardır. Sintiler ve İngiltere'de Romanickal konuşan Çingene grupları buna örnek gösterilerilebilir. Ayrıca Roman Çingeneleri dışında başka Çingene grupları da Batı Avrupa'da varlıklarını sürdürmektedirler. Almanya'da ve Fransa'da Yenicheler, Avusturya'da Karnerler, İrlandalı Kalaycılar, İspanya'da Quinquislar ilk akla gelen Batı Avrupa'lı Çingene gruplarındandır. Yerleşim tarihleri çok daha eskiye uzanan, Batı Avrupa ile kültürel ve ekonomik olarak bütünleşmiş bu gruplar Batı Avrupa'nın bir parçası haline gelmişlerdir. Buna bağlı olarak Avrupa'lı Gaco toplumları ile ilişkileri çok iyi olmamakla beraber yakın zamanda Balkanlardan gelen Romanlarla kıyaslandığında hiç de kötü değildir.

Günümüzde Balkan Romanlarının Batı Avrupa'da hedef haline gelmesinin ve hükümetlerin yükselen tepkiye uyarak anti-Çingene yasalar çıkarma eğilimine girmelerinin nedeni yakın zamanda Balkanlardan gelen Romanların ve geçimini Batı Avrupa'da kazanma umudu ile buraya gelen diğer toplulukların artık Batı Avrupa'nın ekonomik yapısı tarafından hazmedilememesidir. Genel bir ekonomik kriz vardır. Bırakın yabancı göçmenleri yerliler için bile yeterli iş yoktur. Haliyle yabancı göçmenler giderek daha fazla tepki ile karşılanmakta, işsiz göçmenlerin suç örgütlerinin eline düşmesi ise bu süreci tetiklemektedir.

***

Şu anda ortada 2 ayrı tablo var. Balkanlar ve Batı Avrupa'da farklı sebeplerden kaynaklanan bir Çingene düşmanlığı yükselmektedir. Bu koşullarda alınacak bir dizi önlem ile sorunun hafifletilebileceğine ve ırkçı terörün amacına ulaşmasının önüne geçilebileceğine inanıyoruz.
1-Balkanlarda Roman Çingeneleri ırkçılar tarafından Balkan coğrafyasına ait olmayan bir grup olarak sunulmaktadır. Bunun için de Romanların Hindistan'dan göç ettiğine ilişkin teori bir dayanak olarak kullanılmaktadır. Kimi Roman aydınlarının kendilerini bir Avrupa halkı olarak değil Hindistan diyasporası olarak sunmaya meyilli olmaları ırkçılara malzeme vermektedir. Birincisi unutulmamalıdır ki Avrupa'da yaşayan tüm halkların en eski ataları bir yerlerden gelmiştir. Kimsenin soyu ile sopu ile uğraşılmazken Roman Çingenelerinin 1000 yıl önceki atalarının nerede yaşadığının sorgulanması manidardır. Neticede Romanes bir Avrupa dilidir, çünkü Avrupa'da ortaya çıkmıştır. Esas olarak Avrupa coğrafyasında konuşulmaktadır ve Hindistan'da Romanes konuşan kimse yoktur.
Roman Çingeneleri ırkçı tezlere karşı Avrupalı kimliklerini; Balkan coğrafyasının ve Avrupa medeniyetinin bir unsuru olduklarını mümkün olduğu kadar güçlü bir biçimde ortaya koymalıdırlar. Irkçı terör Roman topluluklarını Avrupa'dan uzaklaştırmak için en kanlı saldırıları gerçekleştirse dahi hiçbir biçimde atalarımızın yüzlerce yıldır yaşadıkları bu topraklardan uzaklaşmak gibi gelecek kuşaklar için felaket demek olacak olan bir düşünceye prim verilmemelidir.
2-Balkanlarda yükselen Çingene düşmanlığı artık toplumsal bir tepkinin ötesine geçmiştir. Silahlı milis grupları yönlendiren terörist beyinler tarafından organize edilmekte, belli bir strateji doğrultusunda uygulanmaktadır. Bu stratejiye karşı Balkan Çingeneleri derhal bir karşı strateji ortaya koymalıdır. Nasıl ki ırkçılar Balkan halklarını Roman Çingenelerine karşı nefret duygusu ile kışkırtmakta ise Çingenelerde Balkan halklarının gönlünü kazanacak yolları araştırmalıdır. Çingeneler yaşadıkları ülkelerdeki komşuları ile daha güçlü bir biçimde bütünleşmeli, yerel değerleri benimsemeli ama bir yandan da kendi toplumsal yapılarını muhafaza etmelidirler.
3-Irkçı terörün amaç ve icraatlarından dünyanın dört bir yanındaki tüm duyarlı kesimler ve dünya Çingeneleri haberdar edilmelidir. En önemlisi ırkçı terörün Roman Çingenelerini Balkanlarda yabancılaştırmak stratejisi açığa çıkarılmalı, bu stratejiye alet olan Roman aydınları içinde bulundukları yanlıştan dönmelidirler.
4-Roman Çingeneleri geleceklerini Balkan coğrafyasında kurmak için çaba harcamalıdırlar. Sorunlar büyüktür. Derindir. Buna karşılık Batı Avrupa'ya göç daha büyük düşmanlıklar yaratmaktan ve suç organizasyonlarının enternasyonel maşası haline gelmekten başka bir işe yaramayacaktır. Geçmişteki kabile organizasyonlarının yerine geçecek bir sivil toplum mekanizması kurulmalı ve bu mekanizma her halükarda Batı Avrupa'ya göçü engellemelidir. Aksi halde ortaya çıkacak reaksiyonlar hem Balkanlarda hem de Batı Avrupa'da ırkçı terörün giderek daha büyük toplulukların gözünde meşru hale gelmesine neden olacaktır.
5-Balkanlardaki Roman Çingenelerinin istihdam ve barınma sorunlarının çözümü için esnek, yaratıcı ve düşük maliyetli çözümler araştırılmalı ve gerekirse Avrupa Birliği'nin kaynaklarından bu amaçla istifade edilmelidir. Geçmişte ırkçı terör eylemleri ve ekonomik nedenlerden dolayı Batı Avrupa'ya giden Roman Çingenelerinin en kısa zamanda eski ülkelerine geri dönmeleri için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
6-Batı Avrupa'daki yerli Çingene grupları şu an için kendilerini doğrudan hedefleyen bir Çingene düşmanlığı dalgası bulunmamasına rağmen dikkatli davranmalıdırlar. Ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte böyle sorunlar ortaya çıkabilir. Şimdiden tebbir alınmalı ve gelecek için stratejiler belirlenmelidir.

***


Hepinize şen bir hafta diliyorum, neşenil bol keyfiniz gıcır olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder