Erovizyon
sadece bir yarışma değildir Türk halkı
için. Her yıl gurur meselesi olur. Bize puan veren ülkelerle dost,
vermeyenlerle düşman oluruz. Her yıl komplo teorileri üretiriz bu
yarışmanın birincisinin nasıl belirlendiğine dair. Şüphesiz
uluslarası arenada farklı ulusların temsilcileriyle yarışmak her
halk için böyle bir etki yaratacaktır. Ne var ki zaman zaman
haddinden fazla ciddiye aldığımızı düşünüyorum bu yarışmayı.
Bu
işin bir tarafı. Diğer yönden bu yıl Türkiye ilk 4'e girmeyi
başardı. Geçtiğimiz yıllarda kazandığımız başarılar ise
şüphesiz daha parlaktı. Özellikle Sertap Erener'in doğu
ezgileriyle süslediği hareketli şarkısı bizi birinciliğe kadar
taşımıştı. Çok sık tekrarlanmıştır, biz bir kere de buradan
söyleyelim kendi ülkesinin geleneksel değerlerini evrensel olanla
birleştirmeyi başaranlar her zaman bu tarz yarışmalarda daha
fazla ilgi çekerler. Bu yıl işin bu tarafı biraz gözden
kaçırılmış sanıyorum. "Shake it up Şekerim"
şarkısının "şekerim" kısmı dışında bize dair,
bizim kültürümüzle harmanlanmış öğeler taşıdığını
söylemek çok güç.
Yarışmanın
birincisi Sırbistan oldu. Sırbistan'ı birinciliğe taşıyan Maria
Şerifoviç bir Çingene kızı. Kendi adıma yarışmaya katılan
çalışmasını çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim ama göreli
özgün bir parça olduğu ilk bakışta anlaşılıyor. Erovizyonu
bir Çingene kızı kazanınca benim aklıma bizim ülkemizin ciddi
anlamda evsahipliği yaptığı Çingene kültürünü; uluslararası
arenada ülkemizin temsili için yeterince değerlendirip
değerlendiremediği geldi.
Türkiye
toprakları Çingenelerin adını konulduğu bir bölgeyi, İstanbul'u
içine alıyor. İlk olarak bu sözcüğü Bizanslılar atalarımızı
adlandırmak için kullanmışlardı. Pek çok Çingene için -ki
buna Balkanlar'da yaşayan bazı Çingene grupları dahildir- Türkiye
anavatandır. Pek çok Çingene kendisini Türk olarak, Türk
vatandaşı olarak görür. Aynı şekilde Çingene kültürü
Türkiye'de yaşayan tüm toplulukların kültürleriyle etkileşerek
büyük bir renklilik kazanmıştır. Çingenelerin bu ve benzeri
olguların neticesinde bu ülke ile ciddi bir kader birliği
yapmalarına rağmen; Çingene kültürü ülkemizin uluslararası
arenadaki temsilinde yeterince kullanılamıyor.
Klarneti,
bağlaması, darbukası ile Çingene müzisyenler bu temsiliyeti
gerçekleştirebilecek virtiözlük noktasına ulaştılar. Değerli
bestecilerimizin katkılarıyla oluşturulacak, Türkiye'de yaşayan
tüm kültürleri temsil edebilecek; Çingene sanatçıların icracı
ve yaratıcı olarak içinde yeraldığı çalışmalar; ülkemizin
kültürel imajına çok şey katabilir.
Çingene
kültürü; her sanatsal üründe kendine özgü bir yön taşımakla
beraber aynı zamanda farklı kültürlerden çok kuvvetli izleri de
bünyesinde barındırır. Dolayısıyla Çingene kültürünü
ülkenin uluslararası planda temsil edilmesinde değerlendirmek;
ulusal kültürüzü oluşturan diğer öğelere de yer vermiş
olmamızı sağlayacaktır. Bir abdal ustanın sazından dinlediğimiz
yanık bozlakta Türkmen kültürünün temsil edilmediğini kim
iddia edebilir? Ya da Egeli bir Roman Klarnetçinin çaldığı
Harmandalı sadece Çingene kültürünün temsili mi olacaktır?
Edirneli bir ustamın Karşılaması hiç şüphesiz tüm Trakyalılar
için bir şeyler ifade edecektir. Meseleye böyle bakmak konu ile
ilgili yersiz endişelerin aşılmasını sağlar.
Belki
de birgün ülkemizi temsilen Erovizyon'da, Hüsnü Şenlendirici
veya onun ayarında ustaların yeraldığını görebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder