Bu
yazı bir tarih yazısı değil. Çingene tarihinin kendine özgü
koşullarını değerlendirerek, günümüzde yaşayan Çingene
bireyine bu tarihin bir mirası olarak yansıyan olumlu ve olumsuz
özellikleri tartışacağız. Bu yazı geçmişten çok geleceğe
yönelik bir yazıdır.
Kimdir
Çingeneler? Biz göçebe zanaatçılar diyoruz. Dünyanın neresinde
olursa olsun ataları sürü sahibi göçebelere ve köylere sepet,
elek, metal malzeme gibi zanaat ürünleri satarak geçinmiş insan
toplulukları bu şekilde adlandırılabilir. Çingene Ortadoğu ve
Avrupa coğrafyasındaki ismi bu toplumların. Dünyanın farklı
bölgelerinde başka isimlendirmeler kullanılıyor. Biz kendi
durduğumuz yerden bu meseleyi böyle ele alıyoruz.
Göçebe
zanaatçı topluluklar çok eski çağlardan beri dünya üzerinde
yaşamlarını sürdürüyorlar. Kimi antropologlar ilk metal
eşyaların kullanılmaya başladığı zamandan beri sadece bir
zanaat ürününün satışı ile hayatını sürdüren toplulukların
varlığını bize bildiriyorlar. Bir sebepten dolayı, tarihin bir
döneminde insanlık arasında ciddi bir işbölümü yaşanmış
olmalı. Bir tarafta tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlayan
büyük topluluklar ve diğer tarafta göçebe zanaatçılığı
meslek edinmiş insanlar, Çingeneler.
Elbette
bu ekonomik işbölümü tarih içerisinde alınan rolleri de
etkilemiştir. Sürü sahibi, hayvancılıkla geçinen toplumlar
sürülerini korumak ve yeni sürüler kazanmak için diğer
toplumlarla savaşmak durumunda kalmışlardır. Savaşanlar savaşı
durdurmanın veya geçici bir süre ertelemenin yolu olarak diplomasi
ve politika sanatını geliştirmişlerdir. Burada yer veremediğimiz
pek çok olayın neticesinde bu toplumlar otoriteyi, otoritenin
kurallarını ve itaati öğrenmişler günlük yaşamlarını buna
göre şekillendirmişlerdir.
Çingeneler
ise göçebe zanaatçı olmaları dolayısıyla büyük savaşların
içerisine girmediler. Yaşamlarını sürdürmeleri komşuları ile
iyi ilişkiler içerisinde olmalarına bağlıydı. Yer yer
horlanmalarına, büyük aşağılanmalara maruz kalmalarına rağmen
seslerini çıkaramadılar. Hep sineye çektiler. Daha da önemlisi
yaşadıkları acıları unuttular... Aksi halde müşterileri
onlarla ilişkiyi kesebilirdi. Bu durum Çingene topluluğu için
açıkça açlık anlamına gelecekti. Bu olumsuz şartlar, hem
toplumsal hem de bireysel düzeyde Çingenelerde; zaaflı ve
bağımlılık ilişkilerine müsait bir karakter yapısının ortaya
çıkmasına neden oldu. Tarihimizin bize bıraktığı olumsuz miras
bu.
Öteki
taraftan bu tarihin Çingenelere getirdiği çok önemli avantajlar
da vardır. Meslekleri dolayısıyla sürekli insanlarla ilişki
içinde olmaları atalarımızın insani ilişkiler kurma yeteneğinin
güçlü bir şekilde gelişmesini sağladı. İnsan sarrafı
oldular. Kendilerine zarar verebilecek insanlardan kaçmasını
öğrendiler. Zor hayat koşulları yaşamlarını devam
ettirebilmeleri için onları yaratıcı olmaya zorluyordu. Buna
bağlı olarak yeni koşullara uyum ve yaratıcılık yetenekleri
atalarımızda fazlasıyla gelişti.
Bugüne
geldiğimizde insanlarımızın özetlediğimiz olumlu ve olumsuz
karakter özelliklerini fazlasıyla taşıdıklarını görüyoruz.
Kendinden olmayana yüksek saygı gösterirken, kendi gibi olanı
küçümseme; bağımlılık durumunun bir sonucu olarak halen devam
etmektedir. Hayatını kaplayan çaresizlikler zinciri içerisinde
hep sorunlardan kaçma eğilimindedir.
Oysa
ki artık zaman değişti. Eski çağlarda insanları birbirinden
ayıran duvarlar çok daha katıydı. Bugünün dünyasında tüm
insanlar, yaşadıkları ülkelerde kağıt üzerinde de olsa eşit
vatandaş olma noktasına gelmişlerdir. Göçebe zanaatçılığın
bizleri mahkum ettiği bağımlılık ilişkileri artık neredeyse
ortadan kalkmak üzere. Kimsenin kimseyle bağımlılık ilişkisi
kurmadan özgür bireyler olarak yaşayabileceği zamanlar çok da
uzakta değil.
Evet,
bizler diplomatik ve politik davranmayı bilmiyor olabiliriz.
Atalarımız savaşçı bir kökenden gelmedikleri için bu
özellikler toplumumuzda gelişmemiştir. Öte yandan sahip olduğumuz
ilişki yeteneği ve yaratıcılık büyük bir avantajdır. Her
türlü zor durumun karşısında yeni çözümler üretebilme
yeteneği hiç de azımsanmayacak bir şeydir. Gelecekte bu
yeteneğimizin biz ve komşularımız için ne kadar yararlı olduğu
daha iyi anlaşılacaktır.
Çingeneler,
eşit yurttaşlar olarak iş, eğitim vs gibi çeşitli alanlarda
herkes kadar başarılı olabilirler. Bunun için zayıflıklarımızın
ve gücümüzün farkında olarak hayatın zorluklarına göğüs
germek yeterlidir. Bizim insanlarımız da yaşadıkları ülkelerde
komşularının sahip olduğu toplumsal seviyeye gelebilir,
ülkelerinin gelişmesine katkı sağlayacak ürünler ortaya
koyabilirler.
Gelecek
kestirilemez. Süprizlerle doludur. O geleceğin içinde bizim de bir
rolümüz olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder