10 Aralık 2013 Salı

Çingeneler Açısından Tarih 24/5/2007

Bu yazı bir tarih yazısı değil. Çingene tarihinin kendine özgü koşullarını değerlendirerek, günümüzde yaşayan Çingene bireyine bu tarihin bir mirası olarak yansıyan olumlu ve olumsuz özellikleri tartışacağız. Bu yazı geçmişten çok geleceğe yönelik bir yazıdır.

Kimdir Çingeneler? Biz göçebe zanaatçılar diyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun ataları sürü sahibi göçebelere ve köylere sepet, elek, metal malzeme gibi zanaat ürünleri satarak geçinmiş insan toplulukları bu şekilde adlandırılabilir. Çingene Ortadoğu ve Avrupa coğrafyasındaki ismi bu toplumların. Dünyanın farklı bölgelerinde başka isimlendirmeler kullanılıyor. Biz kendi durduğumuz yerden bu meseleyi böyle ele alıyoruz.

Göçebe zanaatçı topluluklar çok eski çağlardan beri dünya üzerinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Kimi antropologlar ilk metal eşyaların kullanılmaya başladığı zamandan beri sadece bir zanaat ürününün satışı ile hayatını sürdüren toplulukların varlığını bize bildiriyorlar. Bir sebepten dolayı, tarihin bir döneminde insanlık arasında ciddi bir işbölümü yaşanmış olmalı. Bir tarafta tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlayan büyük topluluklar ve diğer tarafta göçebe zanaatçılığı meslek edinmiş insanlar, Çingeneler.

Elbette bu ekonomik işbölümü tarih içerisinde alınan rolleri de etkilemiştir. Sürü sahibi, hayvancılıkla geçinen toplumlar sürülerini korumak ve yeni sürüler kazanmak için diğer toplumlarla savaşmak durumunda kalmışlardır. Savaşanlar savaşı durdurmanın veya geçici bir süre ertelemenin yolu olarak diplomasi ve politika sanatını geliştirmişlerdir. Burada yer veremediğimiz pek çok olayın neticesinde bu toplumlar otoriteyi, otoritenin kurallarını ve itaati öğrenmişler günlük yaşamlarını buna göre şekillendirmişlerdir.

Çingeneler ise göçebe zanaatçı olmaları dolayısıyla büyük savaşların içerisine girmediler. Yaşamlarını sürdürmeleri komşuları ile iyi ilişkiler içerisinde olmalarına bağlıydı. Yer yer horlanmalarına, büyük aşağılanmalara maruz kalmalarına rağmen seslerini çıkaramadılar. Hep sineye çektiler. Daha da önemlisi yaşadıkları acıları unuttular... Aksi halde müşterileri onlarla ilişkiyi kesebilirdi. Bu durum Çingene topluluğu için açıkça açlık anlamına gelecekti. Bu olumsuz şartlar, hem toplumsal hem de bireysel düzeyde Çingenelerde; zaaflı ve bağımlılık ilişkilerine müsait bir karakter yapısının ortaya çıkmasına neden oldu. Tarihimizin bize bıraktığı olumsuz miras bu.

Öteki taraftan bu tarihin Çingenelere getirdiği çok önemli avantajlar da vardır. Meslekleri dolayısıyla sürekli insanlarla ilişki içinde olmaları atalarımızın insani ilişkiler kurma yeteneğinin güçlü bir şekilde gelişmesini sağladı. İnsan sarrafı oldular. Kendilerine zarar verebilecek insanlardan kaçmasını öğrendiler. Zor hayat koşulları yaşamlarını devam ettirebilmeleri için onları yaratıcı olmaya zorluyordu. Buna bağlı olarak yeni koşullara uyum ve yaratıcılık yetenekleri atalarımızda fazlasıyla gelişti.

Bugüne geldiğimizde insanlarımızın özetlediğimiz olumlu ve olumsuz karakter özelliklerini fazlasıyla taşıdıklarını görüyoruz. Kendinden olmayana yüksek saygı gösterirken, kendi gibi olanı küçümseme; bağımlılık durumunun bir sonucu olarak halen devam etmektedir. Hayatını kaplayan çaresizlikler zinciri içerisinde hep sorunlardan kaçma eğilimindedir.

Oysa ki artık zaman değişti. Eski çağlarda insanları birbirinden ayıran duvarlar çok daha katıydı. Bugünün dünyasında tüm insanlar, yaşadıkları ülkelerde kağıt üzerinde de olsa eşit vatandaş olma noktasına gelmişlerdir. Göçebe zanaatçılığın bizleri mahkum ettiği bağımlılık ilişkileri artık neredeyse ortadan kalkmak üzere. Kimsenin kimseyle bağımlılık ilişkisi kurmadan özgür bireyler olarak yaşayabileceği zamanlar çok da uzakta değil.

Evet, bizler diplomatik ve politik davranmayı bilmiyor olabiliriz. Atalarımız savaşçı bir kökenden gelmedikleri için bu özellikler toplumumuzda gelişmemiştir. Öte yandan sahip olduğumuz ilişki yeteneği ve yaratıcılık büyük bir avantajdır. Her türlü zor durumun karşısında yeni çözümler üretebilme yeteneği hiç de azımsanmayacak bir şeydir. Gelecekte bu yeteneğimizin biz ve komşularımız için ne kadar yararlı olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Çingeneler, eşit yurttaşlar olarak iş, eğitim vs gibi çeşitli alanlarda herkes kadar başarılı olabilirler. Bunun için zayıflıklarımızın ve gücümüzün farkında olarak hayatın zorluklarına göğüs germek yeterlidir. Bizim insanlarımız da yaşadıkları ülkelerde komşularının sahip olduğu toplumsal seviyeye gelebilir, ülkelerinin gelişmesine katkı sağlayacak ürünler ortaya koyabilirler.


Gelecek kestirilemez. Süprizlerle doludur. O geleceğin içinde bizim de bir rolümüz olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder