22
Temmuz 2010 tarihli Sabah gazetesinde Engin Ardıç beyefendinin bir
yazısı yayınlandı. Kendisini daha çok geçmişte yaptığı
televizyon yorumlarından tanıyoruz. Sivri dilli bir insan, dönem
dönem yorumlarında, köşe yazılarında kendine hedef aldığı
insanlarla girdiği polemiklerle adından söz ettiriyor... Diyecek
bir lafımız yok. Onun yazarlık kariyerini hangi yöntemlerle
oluşturduğu bizi ilgilendirmez. Ne var ki bu sefer Engin Bey
kendisine hedef olarak Çingeneleri seçti. Haliyle artık Engin
Bey'in üslübu bizim de ilgi alanımıza giriyor.
Engin
Ardıç son yazısında alaycı bir dille ve yazının herhangi bir
hukuki kovuşturmaya uğramaması için kullandığı üstü kapalı
ifadelerle tüm Çingenelere ve özellikle Roman kadınlarına ağır
hakaretler ediyor... Yazının önemli bir bölümünde Çingeneler
hakkında genel geçer ön yargıları tekrarlıyor. Ama buralarda
aşağılama daha üstü kapalı. Konuya yeteri kadar hakim
değilseniz gözünüzden kaçabilir bu satırlardaki alaycı
ifadeler. Ama yazının sonunda öyle bir ifade kullanıyor ki Ardıç
yazıyı yazarken sahip olduğu amaç apaçık ortaya çıkıyor.
Engin
Ardıç'ın yazısının sonundaki ifadeler aynen şöyle: "Köstence'de
"aşırı esmer" bir kızla tanışmıştım, adı da
Güllü... Türkçe de biliyor ya, konuşmaya kalktık... Yekten "abe
veresin beş dolarcık, ...... beni bir kerecik" dedi. Yüzüm
kıpkırmızı olmuştu. O zamanlar toydum, onları tanımıyordum.
Hayatı da tanımıyordum." Engin Ardıç beyefendi
Köstence'de böyle bir kızla karşılaştı mı bilmiyorum. Kızın
Çingene olup olmamasının ya da Engin Ardıç'a böyle bir teklif
yapıp yapmamasının da bir önemi yok. Hatta böyle bir olayın
Engin Bey'in fantazi dünyasının bir parçası olma ihtimalini de
şimdilik kafaya takmayalım. Asıl önemli olan Çingeneleri
anlatan, genelleyici ifadelerle dolu bir yazının sonunda bu olayın
yüzbinlerce okurun gözüne sokarcasına eklenmiş olması.
Olay
yorumsuz verilse belki daha az dikkat çekerdi, daha az sıkardı
canımızı. Ne yazıkki Engin Beyefendi üstüne bir de yorum
yapıyor. Kendisine yapılan sözde teklif karşısında yüzünün
kızardığını çünkü o zamanlar toy olduğunu belirtiyor. Yüzü
kızarmış, çünkü o zamanlar "onları", yani bizi,
Çingeneleri tanımıyormuş. Ne demek bu laf? Zamanla bizi tanıdıkça
öğrenmiş ki böylesine bir teklifin bir Çingene kızından
gelmesinde şaşıracak bir şey yokmuş. Allah aşkına dostlar
söyleyin; bir ulusal gazetedeki köşesinde yazdığı, Çingeneler
hakkında genelleyici ifadeler bulunan bir yazıyı bu çirkin
sözlerle sonlandırmak tüm Çingene kadınlarına fuhuş isnadı
yapmaktan başka nedir? Bir toplumun tüm bireylerinin alınacağını
bile bile bu sözleri kullanmaktan hiç çekinmemek, milyonlarca
insanın şerefini, onurunu hiç saymaktan başka nedir?
Engin
Ardıç'ı kınıyoruz... Ama özür dilemesini beklemiyoruz. Zira
böylesi ifadeler kullanmaktan hiç çekinmeyen bir insanın özrünün
samimiyetine inanmıyoruz. Lakin Sabah gibi yıllara dayanan bir
deneyime sahip, büyük bir yayın kuruluşunun ifade özgürlüğünün
sınırlarını fazlasıyla zorlayan böyle bir yazıya yer vermesini
içimize sindiremiyoruz. Beklentimiz gazete yönetiminin bu konuda en
kısa zamanda harekete geçmesidir. İnanıyoruz ki Çingenelere
karşı hiçbir özel düşmanlığı olmayan bir basın kuruluşunun
sayfalarında böylesi bir yazıya yer verilmiş olmasının tek
nedeni yazının gözden kaçmış olmasıdır. Yine inanıyoruz ki
gazete yönetimi hatasının farkına varır varmaz harekete geçecek
ve kendisine yakışanı yapacaktır...
***
Engin
Ardıç'ın yazısı bir dönüm noktasıdır. Ulusal basında,
alenen toplumumuz aşağılanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit
yurttaşları olan Çingeneler hakkında kamuya açık bir alanda bu
sözlerin sarf edilmesi herhalde toplumu köken farklılığı
temelinde kin, nefret ve düşmanlığa sevk etmek suçunu
oluşturuyor. Yazıda genelleyici bir dil kullanıldığı için tüm
Çingeneler bir şekilde hakarete uğramış ve bu durum nedeniyle
mağdur olmuştur. Milyonlarca insanın canı yanmıştır ve önemli
bir bölümü hakkını aramak için hukuk yollarını sonuna kadar
zorlayacaklardır. İnanıyoruz ki bu süreçte Çingeneleri temsil
etme iddiasındaki dernek, federasyon ve birlikler de ellerinden
geleni yaparak hem kamuoyu baskısı oluşturacaklar hem de hukuki
yolları araştırarak yaşanan çirkinliğin telafisi için
uğraşacaklardır. Aksi halde, böylesi bir durumda elinden geleni
yapmayan, imkanları çerçevesinde kanuni haklarını kullanmayan
kişi ve kuruluşların Çingeneleri temsil etmek noktasında hiçbir
iddiası olamaz.
Ne
olursa olsun durum vahimdir... Daha da vahim olansa her fırsatta
Çingeneleri çok sevdiğini söyleyenlerin, Çingenelerin
şirinliğinden neşesinden bahsedenlerin ve hatta kariyerlerini
Çingeneler üzerine kuranların sessizliğidir... Milyonlarca insan
kamuoyu önünde hakarete uğramış ve küçük düşürülmüştür.
Buna karşılık durumdan haberdar olmalarına rağmen kılını
kıpırdatmayan "dostları" gördükçe içimiz acıyor.
Hatta Engin Ardıç'ın yazısını olağan karşılayanlar dahi
var... Bizim annelerimiz, kardeşlerimiz, karılarımız;
toplumumuzun medari iftiharı olan kadınlarımız alenen fuhuş
isnadına maruz kalıyor ve onlar için bu yazı olağan... Belki de
Engin Ardıç sadece fazla dürüst, başkalarının kafasındaki
önyargıları hiç saklamadan, kıvırmadan açıkça dile
getiriverdi... Kimbilir!
***
Sayın
Engin Beyefendi
Muhtemelen
yazınızı yazarken Çingenelerin bu yazıyı okuyacağı aklınızdan
geçmiyordu... Ne de olsa sizin bildiğiniz Çingeneler için gazete
okumak fazla lüks kalıyor. Ne de olsa biz "hizaya sokulamayan"
"Roman diasporasıyız" sizin için... Sizi üzdüğümü
biliyorum ama, maalesef gerçek böyle değil. Dün de bugün de
hayatın her alanında varız biz. Siyasette, üniversitede,
akademide, basında... Kimliğimizi özellikle vurgulama ihtiyacı
hissetmedik. Kendimizi tüm diğer yurttaşlarla eşit Türk
vatandaşları olarak kabul ederek yaşadık. Ama bu demek değildir
ki bize yapılan hakaretleri, iftiraları görmedik, görmüyoruz...
Hayır, farkındayız; biliyoruz. Nitekim sizin yazınızdaki
ifadeler yüzünden onuru kırılan Çingeneler de durumun farkında
ve bunlara karşı kanuni haklarını sonuna kadar kullanacaklar...
Sizden özür beklemiyoruz, dilemeyeceğinizin de farkındayız. Bu
satırları sadece bizi tanımanız için yazıyorum. Bilin ki
Çingeneler bildiğiniz gibi değil...
Engin
Ardıç Beyefendi Sizi kınıyorum... Sizi milyonlarca insanın
onuruyla, şerefiyle oynamanın utancı ile birlikte vicdanınızla
baş başa bırakıyorum... Sizi Allah'a havale ediyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder