10 Aralık 2013 Salı

Engin Ardıç Bizden Ne İster?

22 Temmuz 2010 tarihli Sabah gazetesinde Engin Ardıç beyefendinin bir yazısı yayınlandı. Kendisini daha çok geçmişte yaptığı televizyon yorumlarından tanıyoruz. Sivri dilli bir insan, dönem dönem yorumlarında, köşe yazılarında kendine hedef aldığı insanlarla girdiği polemiklerle adından söz ettiriyor... Diyecek bir lafımız yok. Onun yazarlık kariyerini hangi yöntemlerle oluşturduğu bizi ilgilendirmez. Ne var ki bu sefer Engin Bey kendisine hedef olarak Çingeneleri seçti. Haliyle artık Engin Bey'in üslübu bizim de ilgi alanımıza giriyor.

Engin Ardıç son yazısında alaycı bir dille ve yazının herhangi bir hukuki kovuşturmaya uğramaması için kullandığı üstü kapalı ifadelerle tüm Çingenelere ve özellikle Roman kadınlarına ağır hakaretler ediyor... Yazının önemli bir bölümünde Çingeneler hakkında genel geçer ön yargıları tekrarlıyor. Ama buralarda aşağılama daha üstü kapalı. Konuya yeteri kadar hakim değilseniz gözünüzden kaçabilir bu satırlardaki alaycı ifadeler. Ama yazının sonunda öyle bir ifade kullanıyor ki Ardıç yazıyı yazarken sahip olduğu amaç apaçık ortaya çıkıyor.

Engin Ardıç'ın yazısının sonundaki ifadeler aynen şöyle: "Köstence'de "aşırı esmer" bir kızla tanışmıştım, adı da Güllü... Türkçe de biliyor ya, konuşmaya kalktık... Yekten "abe veresin beş dolarcık, ...... beni bir kerecik" dedi. Yüzüm kıpkırmızı olmuştu. O zamanlar toydum, onları tanımıyordum. Hayatı da tanımıyordum." Engin Ardıç beyefendi Köstence'de böyle bir kızla karşılaştı mı bilmiyorum. Kızın Çingene olup olmamasının ya da Engin Ardıç'a böyle bir teklif yapıp yapmamasının da bir önemi yok. Hatta böyle bir olayın Engin Bey'in fantazi dünyasının bir parçası olma ihtimalini de şimdilik kafaya takmayalım. Asıl önemli olan Çingeneleri anlatan, genelleyici ifadelerle dolu bir yazının sonunda bu olayın yüzbinlerce okurun gözüne sokarcasına eklenmiş olması.

Olay yorumsuz verilse belki daha az dikkat çekerdi, daha az sıkardı canımızı. Ne yazıkki Engin Beyefendi üstüne bir de yorum yapıyor. Kendisine yapılan sözde teklif karşısında yüzünün kızardığını çünkü o zamanlar toy olduğunu belirtiyor. Yüzü kızarmış, çünkü o zamanlar "onları", yani bizi, Çingeneleri tanımıyormuş. Ne demek bu laf? Zamanla bizi tanıdıkça öğrenmiş ki böylesine bir teklifin bir Çingene kızından gelmesinde şaşıracak bir şey yokmuş. Allah aşkına dostlar söyleyin; bir ulusal gazetedeki köşesinde yazdığı, Çingeneler hakkında genelleyici ifadeler bulunan bir yazıyı bu çirkin sözlerle sonlandırmak tüm Çingene kadınlarına fuhuş isnadı yapmaktan başka nedir? Bir toplumun tüm bireylerinin alınacağını bile bile bu sözleri kullanmaktan hiç çekinmemek, milyonlarca insanın şerefini, onurunu hiç saymaktan başka nedir?

Engin Ardıç'ı kınıyoruz... Ama özür dilemesini beklemiyoruz. Zira böylesi ifadeler kullanmaktan hiç çekinmeyen bir insanın özrünün samimiyetine inanmıyoruz. Lakin Sabah gibi yıllara dayanan bir deneyime sahip, büyük bir yayın kuruluşunun ifade özgürlüğünün sınırlarını fazlasıyla zorlayan böyle bir yazıya yer vermesini içimize sindiremiyoruz. Beklentimiz gazete yönetiminin bu konuda en kısa zamanda harekete geçmesidir. İnanıyoruz ki Çingenelere karşı hiçbir özel düşmanlığı olmayan bir basın kuruluşunun sayfalarında böylesi bir yazıya yer verilmiş olmasının tek nedeni yazının gözden kaçmış olmasıdır. Yine inanıyoruz ki gazete yönetimi hatasının farkına varır varmaz harekete geçecek ve kendisine yakışanı yapacaktır...

***

Engin Ardıç'ın yazısı bir dönüm noktasıdır. Ulusal basında, alenen toplumumuz aşağılanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit yurttaşları olan Çingeneler hakkında kamuya açık bir alanda bu sözlerin sarf edilmesi herhalde toplumu köken farklılığı temelinde kin, nefret ve düşmanlığa sevk etmek suçunu oluşturuyor. Yazıda genelleyici bir dil kullanıldığı için tüm Çingeneler bir şekilde hakarete uğramış ve bu durum nedeniyle mağdur olmuştur. Milyonlarca insanın canı yanmıştır ve önemli bir bölümü hakkını aramak için hukuk yollarını sonuna kadar zorlayacaklardır. İnanıyoruz ki bu süreçte Çingeneleri temsil etme iddiasındaki dernek, federasyon ve birlikler de ellerinden geleni yaparak hem kamuoyu baskısı oluşturacaklar hem de hukuki yolları araştırarak yaşanan çirkinliğin telafisi için uğraşacaklardır. Aksi halde, böylesi bir durumda elinden geleni yapmayan, imkanları çerçevesinde kanuni haklarını kullanmayan kişi ve kuruluşların Çingeneleri temsil etmek noktasında hiçbir iddiası olamaz.

Ne olursa olsun durum vahimdir... Daha da vahim olansa her fırsatta Çingeneleri çok sevdiğini söyleyenlerin, Çingenelerin şirinliğinden neşesinden bahsedenlerin ve hatta kariyerlerini Çingeneler üzerine kuranların sessizliğidir... Milyonlarca insan kamuoyu önünde hakarete uğramış ve küçük düşürülmüştür. Buna karşılık durumdan haberdar olmalarına rağmen kılını kıpırdatmayan "dostları" gördükçe içimiz acıyor. Hatta Engin Ardıç'ın yazısını olağan karşılayanlar dahi var... Bizim annelerimiz, kardeşlerimiz, karılarımız; toplumumuzun medari iftiharı olan kadınlarımız alenen fuhuş isnadına maruz kalıyor ve onlar için bu yazı olağan... Belki de Engin Ardıç sadece fazla dürüst, başkalarının kafasındaki önyargıları hiç saklamadan, kıvırmadan açıkça dile getiriverdi... Kimbilir!

***

Sayın Engin Beyefendi
Muhtemelen yazınızı yazarken Çingenelerin bu yazıyı okuyacağı aklınızdan geçmiyordu... Ne de olsa sizin bildiğiniz Çingeneler için gazete okumak fazla lüks kalıyor. Ne de olsa biz "hizaya sokulamayan" "Roman diasporasıyız" sizin için... Sizi üzdüğümü biliyorum ama, maalesef gerçek böyle değil. Dün de bugün de hayatın her alanında varız biz. Siyasette, üniversitede, akademide, basında... Kimliğimizi özellikle vurgulama ihtiyacı hissetmedik. Kendimizi tüm diğer yurttaşlarla eşit Türk vatandaşları olarak kabul ederek yaşadık. Ama bu demek değildir ki bize yapılan hakaretleri, iftiraları görmedik, görmüyoruz... Hayır, farkındayız; biliyoruz. Nitekim sizin yazınızdaki ifadeler yüzünden onuru kırılan Çingeneler de durumun farkında ve bunlara karşı kanuni haklarını sonuna kadar kullanacaklar... Sizden özür beklemiyoruz, dilemeyeceğinizin de farkındayız. Bu satırları sadece bizi tanımanız için yazıyorum. Bilin ki Çingeneler bildiğiniz gibi değil...

Engin Ardıç Beyefendi Sizi kınıyorum... Sizi milyonlarca insanın onuruyla, şerefiyle oynamanın utancı ile birlikte vicdanınızla baş başa bırakıyorum... Sizi Allah'a havale ediyorum...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder