Hıdrelleze
yakışmayan bir yazı yazacağım bugün. Evet dostlar neşenin
takviminde benim kalemim hüzne çalıyor. Neylersin içimiz dışımız
bir. Yalandan gülmek olmaz. Beceremeyiz zaten yalandan gülmeyi.
İçimiz de bir burukluk varsa, o gün kan ağlarız. Elbet kader bir
bahane yaratır neşe faslına. O zaman da o telden çalarız.
Çingene
olmak ne demektir bilir misiniz? Gelin bir de benden dinleyin. Şimdi
unutun Gırgıriye'yi, Cennet Mahallesi'ni. Bir başka hikaye
anlatacağım size.
Zordur
Çingene olmak. Çingene güzeli sever. Güzelin gerçeğini,
temizini... Saflığı sever Çingene. Çağımızda en zor bulunan
şeydir saflık. Her şey ikiyüzlüdür. Merhametsizdir. Bencildir.
Çingene güzeli arar, bulamazsa mutsuz olur. O yüzden başlar
kendini kandırmaya. Kolay inanır. İnanmak ister, inandı mı
ölümüne inanır. Neyi var neyi yok inandığı şeye adar. Kısa
zamanda anlar güzel taklidi yaptığını çirkinin. O zaman yıkılır
işte... Yüreğinden bir parça kopar. Adeta yarım kalır.
İsyan
edemez Çingene... İntikam merhametsizlerin işidir. Düşmanına
bile kıyamaz kolay kolay. Kendine kıyanları Allaha havale eder.
Efkar sofrasına kurulur. Yanık bir klarnet havası, olmadı bir
deli bozlak. "Aydoooooost!" Anlayan anlar. Anlamayansa
zaten işine bakar. Düşmanına kıyamayan Çingene kendine kıyar.
Bırakır yerini yurdunu yollara düşer... Çaresiz!
Çok
acı çeker benim insanım. Yoksulluktan çeker, kalleşlikten
kahpelikten çeker. Kalbi nasır bağlamış aptal uyanıklardan,
asalaklardan, yüreksizlerden çeker. Çektikçe içine atar.
Merhametten maraz doğar, eyvallah dedikçe kurban olur. Kurban
oldukça eyvallah der. İşte bir an gelir. Ortasından ikiye
ayrılıverir Çingene. İçi yaralıdır. İçi paramparçadır.
Dertleri büyüktür, çaresi yoktur. Çaresi olmayan dertleri
düşündükçe o dertler büyür; beynini kemirir insanın. Unutmak!
Tek çaresidir Çingenenin. Unutur dertlerini. Aslı hüzün olan bir
neşe maskesi takar yüzüne. Ondan sonra güler. Hep güler.
Kendine
kıyana da güler. Zalime de güler, kalleşe de güler. O güldükçe
zalimler, kıyıcılar, kalleşler sevinirler. Aciz Çingene derler,
korkak Çingene derler. Zavallı Çingene derler. En sonunda fasulye
gibi üste çıkar buçuk Çingene derler. Arkasından gülerler,
yüzüne gülerler... Kaçar benim insanım. Çaresiz kaçar.
Mahallesine sığınır! Yoksulluğa sığınır, umutsuzluğa
sığınır. Ondan sonra yine gelsin bir klarnet havası, olmadı
bozlak. "Aydoooooooost"
Zordur
Çingene olmak. Yalnızdır Çingeneler... Yalnızlık kaderimizdir.
Bilmediği bir gezenene düşmüş, garip bir astronot kadar yalnız.
Sudan çıkmış balık kadar yalnız. Umutsuz... Kendi toplumunun
içinde bile yalnızdır Çingeneler. Öylesine içine sinmiştir ki
ezikliği, yediği kazıklar öylesine kırmıştır ki gururunu
kendinden olanı görünce başlar öfkelenmeye. Kendi gibi olan ona
yenilgiyi hatırlatır. Yoksulluğu hatırlatır. O yüzden kavga
edip dururuz ya hep... O yüzden celladına aşık ahmaklar gibi
ancak kendimizden olmayana saygı duyarız.
Acıklı
bir öyküdür her Çingenenin yaşamı... Korkunç bir trajedi. Ne
oldu şaşırdınız değil mi dostlar? Siz böyle bilmezdiniz
Çingeneleri. Hani vur patlasın çal oynasındı Çingenenin hayatı.
Değil işte, öyle değil. Hayatımız roman bizim.
Yazık
ettik şu güzel Hıdrellez gününe. Neşenizi kaçırdık. Olsun
be! Madem ki dostuz dertleşeceğiz tabi. Hadi bakalım bir de iyi
haber verelim sizlere. Değişecek! Kaderimiz değişecek. Kırılan
gurur, büyük yalnızlık, bitmek bilmeyen iç sıkıntısı. Hepsi
değişecek bunların. Mademki 10000 yıllık çilemiz böylesine
dile geldi, madem ki artık farkındayız, madem ki koyduk teşhisi,
madem ki gönüllüyüz hekim olmaya, madem ki artık "yalnız
değiliz!" . O zaman hiç şüphe yok! Değişecek! Söz.
Mezarcı sözü
Değişecek kaderimiz
YanıtlaSil