10 Aralık 2013 Salı

Çingene Olmak 05/5/2007

Hıdrelleze yakışmayan bir yazı yazacağım bugün. Evet dostlar neşenin takviminde benim kalemim hüzne çalıyor. Neylersin içimiz dışımız bir. Yalandan gülmek olmaz. Beceremeyiz zaten yalandan gülmeyi. İçimiz de bir burukluk varsa, o gün kan ağlarız. Elbet kader bir bahane yaratır neşe faslına. O zaman da o telden çalarız.

Çingene olmak ne demektir bilir misiniz? Gelin bir de benden dinleyin. Şimdi unutun Gırgıriye'yi, Cennet Mahallesi'ni. Bir başka hikaye anlatacağım size.

Zordur Çingene olmak. Çingene güzeli sever. Güzelin gerçeğini, temizini... Saflığı sever Çingene. Çağımızda en zor bulunan şeydir saflık. Her şey ikiyüzlüdür. Merhametsizdir. Bencildir. Çingene güzeli arar, bulamazsa mutsuz olur. O yüzden başlar kendini kandırmaya. Kolay inanır. İnanmak ister, inandı mı ölümüne inanır. Neyi var neyi yok inandığı şeye adar. Kısa zamanda anlar güzel taklidi yaptığını çirkinin. O zaman yıkılır işte... Yüreğinden bir parça kopar. Adeta yarım kalır.

İsyan edemez Çingene... İntikam merhametsizlerin işidir. Düşmanına bile kıyamaz kolay kolay. Kendine kıyanları Allaha havale eder. Efkar sofrasına kurulur. Yanık bir klarnet havası, olmadı bir deli bozlak. "Aydoooooost!" Anlayan anlar. Anlamayansa zaten işine bakar. Düşmanına kıyamayan Çingene kendine kıyar. Bırakır yerini yurdunu yollara düşer... Çaresiz!

Çok acı çeker benim insanım. Yoksulluktan çeker, kalleşlikten kahpelikten çeker. Kalbi nasır bağlamış aptal uyanıklardan, asalaklardan, yüreksizlerden çeker. Çektikçe içine atar. Merhametten maraz doğar, eyvallah dedikçe kurban olur. Kurban oldukça eyvallah der. İşte bir an gelir. Ortasından ikiye ayrılıverir Çingene. İçi yaralıdır. İçi paramparçadır. Dertleri büyüktür, çaresi yoktur. Çaresi olmayan dertleri düşündükçe o dertler büyür; beynini kemirir insanın. Unutmak! Tek çaresidir Çingenenin. Unutur dertlerini. Aslı hüzün olan bir neşe maskesi takar yüzüne. Ondan sonra güler. Hep güler.

Kendine kıyana da güler. Zalime de güler, kalleşe de güler. O güldükçe zalimler, kıyıcılar, kalleşler sevinirler. Aciz Çingene derler, korkak Çingene derler. Zavallı Çingene derler. En sonunda fasulye gibi üste çıkar buçuk Çingene derler. Arkasından gülerler, yüzüne gülerler... Kaçar benim insanım. Çaresiz kaçar. Mahallesine sığınır! Yoksulluğa sığınır, umutsuzluğa sığınır. Ondan sonra yine gelsin bir klarnet havası, olmadı bozlak. "Aydoooooooost"

Zordur Çingene olmak. Yalnızdır Çingeneler... Yalnızlık kaderimizdir. Bilmediği bir gezenene düşmüş, garip bir astronot kadar yalnız. Sudan çıkmış balık kadar yalnız. Umutsuz... Kendi toplumunun içinde bile yalnızdır Çingeneler. Öylesine içine sinmiştir ki ezikliği, yediği kazıklar öylesine kırmıştır ki gururunu kendinden olanı görünce başlar öfkelenmeye. Kendi gibi olan ona yenilgiyi hatırlatır. Yoksulluğu hatırlatır. O yüzden kavga edip dururuz ya hep... O yüzden celladına aşık ahmaklar gibi ancak kendimizden olmayana saygı duyarız.

Acıklı bir öyküdür her Çingenenin yaşamı... Korkunç bir trajedi. Ne oldu şaşırdınız değil mi dostlar? Siz böyle bilmezdiniz Çingeneleri. Hani vur patlasın çal oynasındı Çingenenin hayatı. Değil işte, öyle değil. Hayatımız roman bizim.

Yazık ettik şu güzel Hıdrellez gününe. Neşenizi kaçırdık. Olsun be! Madem ki dostuz dertleşeceğiz tabi. Hadi bakalım bir de iyi haber verelim sizlere. Değişecek! Kaderimiz değişecek. Kırılan gurur, büyük yalnızlık, bitmek bilmeyen iç sıkıntısı. Hepsi değişecek bunların. Mademki 10000 yıllık çilemiz böylesine dile geldi, madem ki artık farkındayız, madem ki koyduk teşhisi, madem ki gönüllüyüz hekim olmaya, madem ki artık "yalnız değiliz!" . O zaman hiç şüphe yok! Değişecek! Söz. Mezarcı sözü


1 yorum: