Mayıs
ayı gelince gazete sayfalarında ayrıcalıklı bir yerimiz oluyor.
Hıdrellez, Kakava gibi etkinlikler dolayısıyla sevgili basın
mensupları bize fazlasıyla yer ayırıyorlar. Son birkaç yıldır
böyle bu. Hem bu durumun hem de medyanın Çingenelere dönük genel
ilgisinin belki de çok tahmin edilemeyen bir sonucu oldu.
Artık
çok fazla Çingene dostu var. Yaşam tarzımızın, müziğimizin,
şuyumuzun, buyumuzun kendilerini çok etkilediğini söyleyenler;
yoksulluğumuza üzülerek bize yardım etmek isteyenler; kaşımızı
gözümüzü sevenler vs. Bu yazıda bu yeni dostların ne kadar dost
olduğunu tartışmak istiyorum sizlerle. Daha doğrusu gerçek
dostlarla uyanık geçinen aptal fırsatçıları nasıl
ayırabileceğimizi konuşalım diyorum.
Çingenelerin
yaşadığı bu topraklarda tarih boyunca gerçek dostları oldu. Ne
yazık ki hak ettikleri şekilde anılamayan isimsiz kahramanlardır
bu gerçek dostlar. Anadolu köylerinde kendisi kıt kanaat
geçinirken kapısına gelen aç bir Çingeneyi geri çevirmeyen o
yüce gönüllü yoksul köylüler gerçek dostlarımızdı. Ya da
bizim için büyük bir aşağılanma anlamı taşıyan "72,5
millet" deyişini; insana yakışmadığı için 73 millet diye
telafuz eden büyük halk ozanları da bizim dostumuzdu.
Bu
topraklarda, bizi aşağılayan, hor görenler kadar; her türlü
önyargıya isyan edip dostluğu kardeşlikle perçinleyenler de
oldu. Ben bu güzel insanlarla aynı milletin bir parçası olmaktan,
aynı topraklarda yaşamaktan onur duyuyorum. Onlarla kader
birliğimiz vardır. Evellallah, kıyamete kadar da bu kader birliği
bozulmayacaktır. Hiç kimsenin gücü bu kader birliğini bozmaya
yetmez!
Bu
kadim dostlarımızın karşısında bazı yeni dostların sözde
kardeşliği ne kadar da soğuk kalıyor. Dünyada bir moda olarak
yükselen Çingene hayranlığı herkes için umut kapısı oldu.
Kimisi için üniversitede kariyer, kimisi için Avrupa Birliği'nin
konu ile ilgili ayırdığı fonlardan istifade etme imkanı, kimisi
için güzel vakit geçirme aracı, kimisi için gerçek amaçlarına
ulaşmak için kullanılabilecek basit bir araç. Herkes bir
tarafından tuttu daldı bu işin içine.
Elbette
bu dönemde gerçek dostlarımız da oldu. Nitekim bu gerçek dostlar
kolaylıkla diğerlerinden ayrılabiliyordu. Ötekiler şenlik
zamanlarında kapımızı çaldılar hep. Hep gülerken gördüler
bizi... Gerçek dostlar ise; evi yıkılırken, açlık zamanı,
hastalıkta yanındaydı Çingenenin. Acımızı paylaştılar.
Ötekiler fırsat kolladılar, zayıf bir anımızı yakalayıp gafil
avlamak için. Gözlerinden belliydi zaten. Dostlukları mezara kadar
değil avantayı kapana kadardı.
Gerçek
Çingene dostları mütevazidir. Kendilerini efendi yerine koyup akıl
öğretmeye kalkmazlar. Gerçek Çingene dostları utangaçtır.
Acılarımızın bir bölümünde kendi payları olabileceğini
düşünerek üzüntülerini samimi bir şekilde hissettirirler.
Ötekiler atılgandır, bayılırlar akıl öğretmeye. Tereciye tere
satmayı çok severler. Bizi hiçe sayıp kendi haklarımız için
yapıldığı iddia edilen bir çaba da dahi her şeyi yönetmeye
kalkarlar. Çaktırmadan ayıplarımızı kollarlar. Yabancısı
olduğumuz bir dünyadaki acemiliklerimizi not edip hafızalarına;
gerektiğinde başımıza kakmasını çok severler. Gerçek Çingene
dostları ise ayıpları örter, ellerinden geldiğince incitmeden
gösterirler işin doğrusunu.
Gerçek
Çingene dostları dara düştüğümüzde yanımızda dururlar.
Dostluğun gerektiğinde bir kuru ekmeği paylaşmak olduğunu bilir;
bizimle aynı yaşamı paylaşmaktan çekinmezler. Ötekiler ise
kendilerini garantiye almadan adım bile atmazlar bizim için.
Avantaları sağlam değilse, yüz çevirirler; yolun sonunda ufacık
bir risk varsa yapayalnız bırakırlar. İşlerine geldiğinde bizi
öne sürüp gerisin geri kaçıp giderler. Sonra bir şekilde yoluna
girmişse işler; bu ötekiler herkesden önce öne atılıp
sahiplenirler yaratılan güzelliği. Bayılırlar reklama.
Devir
öyle bir devir ki çok uyanık olmalı Çingeneler. Bu sözde
dostların ipiyle kuyuya inen her Çingenenin sonu felaket olacaktır.
Dostunu düşmanını ayıramayan adama kimseden fayda gelmez. Heba
olup gider. Tabi sahte dostlar da sanmasınlar ki dikensiz gül
bahçesidir girdikleri yol. Garibin ahı kimsede kalmazmış. Kendi
şahsi hırsları, büyük-küçük menfaetleri için Çingeneleri
kullanmaya kalkanlar mutlaka hüsrana uğrayacaklardır. Kendileri
için hayırlı olan başka alanlarda hırslarını tatmin etmeleri,
insanlarımızı maşa olarak görmemeleridir. Aksi halde bugün
misafirperlik gereği kendilerine açılan kapıların yarın
tamamıyla kapandığını, bugün karşılarında gördükleri
gözlerinin içi gülen insanların yarın kendilerine tiksinti ve
öfkeyle baktıklarını göreceklerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder