10 Aralık 2013 Salı

Çingene Dostu Olmak 11/5/2007

Mayıs ayı gelince gazete sayfalarında ayrıcalıklı bir yerimiz oluyor. Hıdrellez, Kakava gibi etkinlikler dolayısıyla sevgili basın mensupları bize fazlasıyla yer ayırıyorlar. Son birkaç yıldır böyle bu. Hem bu durumun hem de medyanın Çingenelere dönük genel ilgisinin belki de çok tahmin edilemeyen bir sonucu oldu.

Artık çok fazla Çingene dostu var. Yaşam tarzımızın, müziğimizin, şuyumuzun, buyumuzun kendilerini çok etkilediğini söyleyenler; yoksulluğumuza üzülerek bize yardım etmek isteyenler; kaşımızı gözümüzü sevenler vs. Bu yazıda bu yeni dostların ne kadar dost olduğunu tartışmak istiyorum sizlerle. Daha doğrusu gerçek dostlarla uyanık geçinen aptal fırsatçıları nasıl ayırabileceğimizi konuşalım diyorum.

Çingenelerin yaşadığı bu topraklarda tarih boyunca gerçek dostları oldu. Ne yazık ki hak ettikleri şekilde anılamayan isimsiz kahramanlardır bu gerçek dostlar. Anadolu köylerinde kendisi kıt kanaat geçinirken kapısına gelen aç bir Çingeneyi geri çevirmeyen o yüce gönüllü yoksul köylüler gerçek dostlarımızdı. Ya da bizim için büyük bir aşağılanma anlamı taşıyan "72,5 millet" deyişini; insana yakışmadığı için 73 millet diye telafuz eden büyük halk ozanları da bizim dostumuzdu.

Bu topraklarda, bizi aşağılayan, hor görenler kadar; her türlü önyargıya isyan edip dostluğu kardeşlikle perçinleyenler de oldu. Ben bu güzel insanlarla aynı milletin bir parçası olmaktan, aynı topraklarda yaşamaktan onur duyuyorum. Onlarla kader birliğimiz vardır. Evellallah, kıyamete kadar da bu kader birliği bozulmayacaktır. Hiç kimsenin gücü bu kader birliğini bozmaya yetmez!
Bu kadim dostlarımızın karşısında bazı yeni dostların sözde kardeşliği ne kadar da soğuk kalıyor. Dünyada bir moda olarak yükselen Çingene hayranlığı herkes için umut kapısı oldu. Kimisi için üniversitede kariyer, kimisi için Avrupa Birliği'nin konu ile ilgili ayırdığı fonlardan istifade etme imkanı, kimisi için güzel vakit geçirme aracı, kimisi için gerçek amaçlarına ulaşmak için kullanılabilecek basit bir araç. Herkes bir tarafından tuttu daldı bu işin içine.

Elbette bu dönemde gerçek dostlarımız da oldu. Nitekim bu gerçek dostlar kolaylıkla diğerlerinden ayrılabiliyordu. Ötekiler şenlik zamanlarında kapımızı çaldılar hep. Hep gülerken gördüler bizi... Gerçek dostlar ise; evi yıkılırken, açlık zamanı, hastalıkta yanındaydı Çingenenin. Acımızı paylaştılar. Ötekiler fırsat kolladılar, zayıf bir anımızı yakalayıp gafil avlamak için. Gözlerinden belliydi zaten. Dostlukları mezara kadar değil avantayı kapana kadardı.

Gerçek Çingene dostları mütevazidir. Kendilerini efendi yerine koyup akıl öğretmeye kalkmazlar. Gerçek Çingene dostları utangaçtır. Acılarımızın bir bölümünde kendi payları olabileceğini düşünerek üzüntülerini samimi bir şekilde hissettirirler. Ötekiler atılgandır, bayılırlar akıl öğretmeye. Tereciye tere satmayı çok severler. Bizi hiçe sayıp kendi haklarımız için yapıldığı iddia edilen bir çaba da dahi her şeyi yönetmeye kalkarlar. Çaktırmadan ayıplarımızı kollarlar. Yabancısı olduğumuz bir dünyadaki acemiliklerimizi not edip hafızalarına; gerektiğinde başımıza kakmasını çok severler. Gerçek Çingene dostları ise ayıpları örter, ellerinden geldiğince incitmeden gösterirler işin doğrusunu.

Gerçek Çingene dostları dara düştüğümüzde yanımızda dururlar. Dostluğun gerektiğinde bir kuru ekmeği paylaşmak olduğunu bilir; bizimle aynı yaşamı paylaşmaktan çekinmezler. Ötekiler ise kendilerini garantiye almadan adım bile atmazlar bizim için. Avantaları sağlam değilse, yüz çevirirler; yolun sonunda ufacık bir risk varsa yapayalnız bırakırlar. İşlerine geldiğinde bizi öne sürüp gerisin geri kaçıp giderler. Sonra bir şekilde yoluna girmişse işler; bu ötekiler herkesden önce öne atılıp sahiplenirler yaratılan güzelliği. Bayılırlar reklama.


Devir öyle bir devir ki çok uyanık olmalı Çingeneler. Bu sözde dostların ipiyle kuyuya inen her Çingenenin sonu felaket olacaktır. Dostunu düşmanını ayıramayan adama kimseden fayda gelmez. Heba olup gider. Tabi sahte dostlar da sanmasınlar ki dikensiz gül bahçesidir girdikleri yol. Garibin ahı kimsede kalmazmış. Kendi şahsi hırsları, büyük-küçük menfaetleri için Çingeneleri kullanmaya kalkanlar mutlaka hüsrana uğrayacaklardır. Kendileri için hayırlı olan başka alanlarda hırslarını tatmin etmeleri, insanlarımızı maşa olarak görmemeleridir. Aksi halde bugün misafirperlik gereği kendilerine açılan kapıların yarın tamamıyla kapandığını, bugün karşılarında gördükleri gözlerinin içi gülen insanların yarın kendilerine tiksinti ve öfkeyle baktıklarını göreceklerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder