10 Aralık 2013 Salı

Olayların Dili

Olaylar aslında konuşurlar. Arka arkaya gelen, birbirleriyle öyle ya da böyle ilişkili olaylar hakkında düşünenler, yaşananların anlamını sorgulayanlar olayların dilini konuşmayı bilirler. Ancak bu dili bilenler mevcut durumun ne yönde değişebileceği hakkında gerçekçi bir değerlendirmeye sahip olabilirler. Kritik zamanlarda yaşıyoruz. Geçmiş bugüne, bugün ise geleceğe daha önce görülmemiş bir hızla bağlanıyor. Böylesi bir zamanda olayların dilinden anlamak çok önemli. Aksi halde olaylar üstünüzden geçer; sizse akıp giden zamanın arkasından bakakalırsınız.

Elimizde 3 olay var. Olay 1: Selendi. Geçtiğimiz Ocak ayında Selendi'de istenmeyen olaylar yaşandı. Bir grup provakatör akla aykırı sloganlarla bazı yurttaşları bölgede yaşayan Çingenelere karşı kışkırtma girişiminde bulundular. "Çingeneler cami bastı, Allah'a, Peygamber'e küfretti" gibi akıl almaz iddialar fısıltı gazetesi tarafından yaygınlaştırılınca sağduyu geçici olarak ortadan kayboldu. Bunun sonucunda kardeşlerimiz yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kaldı. Yetkililerin yardımları sayesinde yaşananlar sonucunda ortaya çıkan acılar kısmen de olsa hafifletilebildi. Olay 2: Malkara. Çevresinde sağlıklı olmayan davranışları ile tanınan bir şahıs Malkara halkının çok sevdiği yaşlı bir çifti öldürdüğü iddiası ile tutuklandı. Bunun üzerine yine devreye giren bir grup provakatör olayın zanlısının Romanların yoğunlukta olduğu Gazibey Mahallesi'nde yaşamasını bahane ederek hayatını kaybeden çiftin yakınlarını Çingenelere karşı kışkırtmak istedi. İlginç bir biçimde Selendi'de atılanlarla benzer sloganlar atılıyordu Malkara'da da. "Allahsız milletsiz, bayraksız millet.". Malkara'da Malkara halkının sağduyusu ve güvenlik güçlerinin zamanında müdahalesi Selendi'de yaşananların tekrarlanmasını engellemiş oldu. Malkara halkı örnek bir davranış göstererek kardeşliklerini kimsenin bozamayacağını göstermiş oldular.

Her iki olayda da bizleri toplumumuzun dini ve milli değerlerine karşıt göstermeye çalışan bir grup provakatörün sahneye çıktığını görüyoruz. Birinci olayda kısmen başarılı olsalar da ikinci olayda kaybetmişlerdir. Yine de bu iki olaydan çıkacak bir ders var. Olayların dili Çingenelere karşı Balkanlardaki ırkçı-bölücü teröristlerle aynı dili kullanan bazı odakların ülkemize de sızmaya çalıştıklarını gösteriyor. Peki bu çarpık zihniyetin temsilcileri geçmişte hiçbir biçimde kabul edilmedikleri vatanımıza neden şimdi girmeye çalışıyorlar?

İşte bu sorunun yanıtını anlamak için Olay 3'e bakmamız şart. Olay 3 tek bir olaydan ziyade bir süreç. Karadeniz bölgesinde bir süreden beri kardeşlerimiz çok ciddi bir ekonomik sıkıntı ile karşı karşıyalar. Bu bölgede pazarcılık, hammallık, ayakkabı boyacılığı gibi pek çok meslek uzun yıllar boyunca Çingeneler tarafından icra edilmiştir. Buna karşılık son yıllarda kırsal bölgelerde eskisi gibi tarım ve hayvancılıkla geçimlerini temin edemeyen yurttaşlarımız bölgedeki kentlere gelerek bu işlerde çalışmaya başlamışlar. Örneğin Samsun'da genellikle bayan kardeşlerimiz evlere temizliğe giderek önemli bir ek gelir kaynağı elde etmiş oluyorlardı. Bugün Samsun'da farklı gruplar da bu sürece dahil olmuşlar. Çevredeki kırsal yerleşimlerin sakinleri de şehir merkezlerinde evlere temizliğe gelmeye başlamışlar. Zaten oldukça dar olan piyasada çalışmak durumunda kalan insanların sayısının artması rekabeti körüklemiş. Söylendiğine bu rekabet zaman zaman gerilime de dönüşebiliyor. Samsun'da yaşayan Çingene grupları geçmişte civar illerdeki pazarlara çalışmaya giderlermiş. Bize aktarıldığına göre günümüzde bu durum da çok zorlaşmış. Zira aynı ekonomik sıkıntıları yaşayan yerli pazar esnafı çevreden gelenlerin buralarda çalışmasını istemiyor. Çalışmak için pazara girmeye çalışanlar ise oldukça sert bir tepki ile karşılaşıyor.

Olay 3 bize ne anlatıyor? Dünya genelinde büyük bir ekonomik kriz yaşanıyor. Bu krizin etkileri şu veya bu ölçüde ülkemize de yansıyor. Bunun sonucunda kaynakların azalması, iş imkanlarının daralması ile yurttaşlar arasında mevcut geçim kaynaklarına ulaşma konusunda ciddi bir rekabet yaşanmaya başlanıyor. Geçmişte farklı toplum kesimlerinin çalışmak istemediği pek çok meslek bugün popüler olmuş. Geçmişten beri bu işlerde çalışan bizim insanlarımız ise sektöre yeni girenler tarafından rakip olarak görülüyor.

Bu durum sadece Karadeniz'e özgü değil. Trakya bölgesinden de benzer haberler alıyoruz. İş imkanlarının daralması yurttaşları birbirlerine şüphe ile bakar hale getiriyor. İşte Olay 1 ve Olay 2'de karşımıza çıkan provakatörlerin tam da bu dönem harekete geçmesinin sebebi böyle bir ortamın ortaya çıkmış olması. Toplum gergin... İnsanlar işsizlik yaygınlaştıkça bunun için birbirlerini suçlamaya başlıyorlar. Yurttaşlarımızı birbirine düşürmek isteyen provakatörler bu ortamı kullanmaya çalışıyor. Her vesile ile ortaya çıkıp toplumun en yoksul kesimini oluşturan insanlarımızı hedef haline getirmeye çalışmalarının sebebi bu.

***
Toplumun her kesiminden insan geçimlerini temin etmek de zorlanıyorlar. Bazı insanlar ise yoksulluğun pençesine düştükleri oranda suç örgütleri tarafından hedef kitle olarak görülmeye başlıyor. Çaresizlik her kesimden yurttaşlarımızı suça yöneltebiliyor. Buna karşılık suç oranları artmaya başladığında önyargılar ve hurafeler yüzünden farklı toplum kesimleri ilk olarak bizim insanlarımızı suçlama eğilimine giriyorlar. İşsizlik suç oranlarının artışını suç oranlarının artışı ise Çingenelere karşı farklı toplum kesimlerindeki tepkiyi geliştiriyor.

Balkanlarda son 20 yıldır kademe kademe yükselen ırkçı-bölücü terörizm bu toplumsal gerilimleri kullandı. Yurttaşlara işsizliğin ve yoksulluğun suçlusu sanki Çingenelermiş gibi bir propaganda yaptı. Ne yazık ki bu propangadalar kısa zamanda meyvesini verdi. Romanya'da, Sırbistan'da, Bulgaristan'da mahallelerimize kalabalık grupların saldırıları başladı. Evler yakıldı, pek çok kardeşimiz hayatını kaybetti. Irkçı-bölücü terörist grupları giderek daha kalabalıklaştılar. Onlar tarafından desteklenen siyasi partiler ise bugün Macaristan'da olduğu gibi mecliste daha fazla temsil edilmeye başlandılar.

Balkan coğrafyasında ırkçı-bölücü teröristlerin giremediği yegane bölge Türkiye'ydi. Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar bu grupların kullanabileceği bir ortam yaratmaktadır. Olayların dili onların çarpık zihniyetleri ile yurttaşlarımız arasında kin ve nefret tohumları ekmek üzere harekete geçebileceklerini göstermektedir. Belki de çoktan harekete geçmişlerdir bile. Bu durumu görmezden gelmenin, yok farz etmenin kimseye faydası olmayacaktır. Gerçekleri kabul etmeli, akıl ve sağduyu ile çözüm yollarını araştırmalıyız. Aksi halde Balkanlarda yaşananların ülkemizde tekrarlanması ihtimali vardır.

***

Malkara'da yaşanan olayların büyük bir sağduyu ile atlatılması çok önemli olmuştur. Bu noktada bölgedeki yetkili tüm idari amirlere, güvenlik güçlerimize, olayların yatıştırılmasında önemli bir rol oynadığı bize Malkaralı kardeşlerimiz tarafından aktarılan Malkara sakini eczacı Ulaş Yurdakul'a, provakatörlerin oyununu bozan Malkara halkına ve tüm kışkırtmalara rağmen sağduyulu duruşlarına bozmayan yürekli kardeşlerimize teşekkür ediyoruz.
Hepinize şen bir hafta diliyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder