Olaylar
aslında konuşurlar. Arka arkaya gelen, birbirleriyle öyle ya da
böyle ilişkili olaylar hakkında düşünenler, yaşananların
anlamını sorgulayanlar olayların dilini konuşmayı bilirler.
Ancak bu dili bilenler mevcut durumun ne yönde değişebileceği
hakkında gerçekçi bir değerlendirmeye sahip olabilirler. Kritik
zamanlarda yaşıyoruz. Geçmiş bugüne, bugün ise geleceğe daha
önce görülmemiş bir hızla bağlanıyor. Böylesi bir zamanda
olayların dilinden anlamak çok önemli. Aksi halde olaylar
üstünüzden geçer; sizse akıp giden zamanın arkasından
bakakalırsınız.
Elimizde
3 olay var. Olay 1: Selendi. Geçtiğimiz Ocak ayında Selendi'de
istenmeyen olaylar yaşandı. Bir grup provakatör akla aykırı
sloganlarla bazı yurttaşları bölgede yaşayan Çingenelere karşı
kışkırtma girişiminde bulundular. "Çingeneler cami bastı,
Allah'a, Peygamber'e küfretti" gibi akıl almaz iddialar
fısıltı gazetesi tarafından yaygınlaştırılınca sağduyu
geçici olarak ortadan kayboldu. Bunun sonucunda kardeşlerimiz
yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kaldı. Yetkililerin yardımları
sayesinde yaşananlar sonucunda ortaya çıkan acılar kısmen de
olsa hafifletilebildi. Olay 2: Malkara. Çevresinde sağlıklı
olmayan davranışları ile tanınan bir şahıs Malkara halkının
çok sevdiği yaşlı bir çifti öldürdüğü iddiası ile
tutuklandı. Bunun üzerine yine devreye giren bir grup provakatör
olayın zanlısının Romanların yoğunlukta olduğu Gazibey
Mahallesi'nde yaşamasını bahane ederek hayatını kaybeden çiftin
yakınlarını Çingenelere karşı kışkırtmak istedi. İlginç
bir biçimde Selendi'de atılanlarla benzer sloganlar atılıyordu
Malkara'da da. "Allahsız milletsiz, bayraksız millet.".
Malkara'da Malkara halkının sağduyusu ve güvenlik güçlerinin
zamanında müdahalesi Selendi'de yaşananların tekrarlanmasını
engellemiş oldu. Malkara halkı örnek bir davranış göstererek
kardeşliklerini kimsenin bozamayacağını göstermiş oldular.
Her
iki olayda da bizleri toplumumuzun dini ve milli değerlerine karşıt
göstermeye çalışan bir grup provakatörün sahneye çıktığını
görüyoruz. Birinci olayda kısmen başarılı olsalar da ikinci
olayda kaybetmişlerdir. Yine de bu iki olaydan çıkacak bir ders
var. Olayların dili Çingenelere karşı Balkanlardaki ırkçı-bölücü
teröristlerle aynı dili kullanan bazı odakların ülkemize de
sızmaya çalıştıklarını gösteriyor. Peki bu çarpık
zihniyetin temsilcileri geçmişte hiçbir biçimde kabul
edilmedikleri vatanımıza neden şimdi girmeye çalışıyorlar?
İşte
bu sorunun yanıtını anlamak için Olay 3'e bakmamız şart. Olay 3
tek bir olaydan ziyade bir süreç. Karadeniz bölgesinde bir süreden
beri kardeşlerimiz çok ciddi bir ekonomik sıkıntı ile karşı
karşıyalar. Bu bölgede pazarcılık, hammallık, ayakkabı
boyacılığı gibi pek çok meslek uzun yıllar boyunca Çingeneler
tarafından icra edilmiştir. Buna karşılık son yıllarda kırsal
bölgelerde eskisi gibi tarım ve hayvancılıkla geçimlerini temin
edemeyen yurttaşlarımız bölgedeki kentlere gelerek bu işlerde
çalışmaya başlamışlar. Örneğin Samsun'da genellikle bayan
kardeşlerimiz evlere temizliğe giderek önemli bir ek gelir kaynağı
elde etmiş oluyorlardı. Bugün Samsun'da farklı gruplar da bu
sürece dahil olmuşlar. Çevredeki kırsal yerleşimlerin sakinleri
de şehir merkezlerinde evlere temizliğe gelmeye başlamışlar.
Zaten oldukça dar olan piyasada çalışmak durumunda kalan
insanların sayısının artması rekabeti körüklemiş.
Söylendiğine bu rekabet zaman zaman gerilime de dönüşebiliyor.
Samsun'da yaşayan Çingene grupları geçmişte civar illerdeki
pazarlara çalışmaya giderlermiş. Bize aktarıldığına göre
günümüzde bu durum da çok zorlaşmış. Zira aynı ekonomik
sıkıntıları yaşayan yerli pazar esnafı çevreden gelenlerin
buralarda çalışmasını istemiyor. Çalışmak için pazara
girmeye çalışanlar ise oldukça sert bir tepki ile karşılaşıyor.
Olay
3 bize ne anlatıyor? Dünya genelinde büyük bir ekonomik kriz
yaşanıyor. Bu krizin etkileri şu veya bu ölçüde ülkemize de
yansıyor. Bunun sonucunda kaynakların azalması, iş imkanlarının
daralması ile yurttaşlar arasında mevcut geçim kaynaklarına
ulaşma konusunda ciddi bir rekabet yaşanmaya başlanıyor. Geçmişte
farklı toplum kesimlerinin çalışmak istemediği pek çok meslek
bugün popüler olmuş. Geçmişten beri bu işlerde çalışan bizim
insanlarımız ise sektöre yeni girenler tarafından rakip olarak
görülüyor.
Bu
durum sadece Karadeniz'e özgü değil. Trakya bölgesinden de benzer
haberler alıyoruz. İş imkanlarının daralması yurttaşları
birbirlerine şüphe ile bakar hale getiriyor. İşte Olay 1 ve Olay
2'de karşımıza çıkan provakatörlerin tam da bu dönem harekete
geçmesinin sebebi böyle bir ortamın ortaya çıkmış olması.
Toplum gergin... İnsanlar işsizlik yaygınlaştıkça bunun için
birbirlerini suçlamaya başlıyorlar. Yurttaşlarımızı birbirine
düşürmek isteyen provakatörler bu ortamı kullanmaya çalışıyor.
Her vesile ile ortaya çıkıp toplumun en yoksul kesimini oluşturan
insanlarımızı hedef haline getirmeye çalışmalarının sebebi
bu.
***
Toplumun
her kesiminden insan geçimlerini temin etmek de zorlanıyorlar. Bazı
insanlar ise yoksulluğun pençesine düştükleri oranda suç
örgütleri tarafından hedef kitle olarak görülmeye başlıyor.
Çaresizlik her kesimden yurttaşlarımızı suça yöneltebiliyor.
Buna karşılık suç oranları artmaya başladığında önyargılar
ve hurafeler yüzünden farklı toplum kesimleri ilk olarak bizim
insanlarımızı suçlama eğilimine giriyorlar. İşsizlik suç
oranlarının artışını suç oranlarının artışı ise
Çingenelere karşı farklı toplum kesimlerindeki tepkiyi
geliştiriyor.
Balkanlarda
son 20 yıldır kademe kademe yükselen ırkçı-bölücü terörizm
bu toplumsal gerilimleri kullandı. Yurttaşlara işsizliğin ve
yoksulluğun suçlusu sanki Çingenelermiş gibi bir propaganda
yaptı. Ne yazık ki bu propangadalar kısa zamanda meyvesini verdi.
Romanya'da, Sırbistan'da, Bulgaristan'da mahallelerimize kalabalık
grupların saldırıları başladı. Evler yakıldı, pek çok
kardeşimiz hayatını kaybetti. Irkçı-bölücü terörist grupları
giderek daha kalabalıklaştılar. Onlar tarafından desteklenen
siyasi partiler ise bugün Macaristan'da olduğu gibi mecliste daha
fazla temsil edilmeye başlandılar.
Balkan
coğrafyasında ırkçı-bölücü teröristlerin giremediği yegane
bölge Türkiye'ydi. Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar
bu grupların kullanabileceği bir ortam yaratmaktadır. Olayların
dili onların çarpık zihniyetleri ile yurttaşlarımız arasında
kin ve nefret tohumları ekmek üzere harekete geçebileceklerini
göstermektedir. Belki de çoktan harekete geçmişlerdir bile. Bu
durumu görmezden gelmenin, yok farz etmenin kimseye faydası
olmayacaktır. Gerçekleri kabul etmeli, akıl ve sağduyu ile çözüm
yollarını araştırmalıyız. Aksi halde Balkanlarda yaşananların
ülkemizde tekrarlanması ihtimali vardır.
***
Malkara'da
yaşanan olayların büyük bir sağduyu ile atlatılması çok
önemli olmuştur. Bu noktada bölgedeki yetkili tüm idari amirlere,
güvenlik güçlerimize, olayların yatıştırılmasında önemli
bir rol oynadığı bize Malkaralı kardeşlerimiz tarafından
aktarılan Malkara sakini eczacı Ulaş Yurdakul'a, provakatörlerin
oyununu bozan Malkara halkına ve tüm kışkırtmalara rağmen
sağduyulu duruşlarına bozmayan yürekli kardeşlerimize teşekkür
ediyoruz.
Hepinize
şen bir hafta diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder