Cingeneyiz.org
ilk kurulduğu günden itibaren çeşitli tartışmaların ortaya
çıkmasına neden oldu. Gidişat bambaşka bir yöndeyken,
Türkiye'de birilerinin çıkıpta Çingene sözcüğünü kullanarak
site yapması yadırgatıcıydı. Üstelik Türkiye'de o dönemde
kurulan çok sayıda sivil toplum örgütü de "Çingene"
yerine "Roman" sözcüğünü tercih ediyordu. Biz çok net
bir biçimde "Ben bir Çingeneyim" dedik. Tepki de topladık
beğeni de.
Tepkiler
de beğeniler de sadece kendi ülkemizin sınırları içerisinde
olmadı. Özellikle Balkanlardan çok çeşitli değerlendirmeler
geldi. Rom derneklerinin yöneticileri, Rom aydınları,
akademisyenler... Kimi zaman sert ifadelerle adımızı
değiştirmemizi, aksi halde Balkan coğrafyasındaki Rom toplumunun
bizi bir parçası olarak kabul etmeyeceğini söyleyenler bile oldu.
Zamanla bizim yaklaşımımız anlaşıldıkça bu ifadeler yumuşadı.
Eleştiriler daha anlayışlı bir tondan yapılır oldu.
Bugün
için Cingeneyiz.org'un tutumu hala tam anlamıyla anlaşılmış
değil. Sitemizin temel metinlerinden yola çıkılarak bazen yanlış
yorumlar yapılabiliyor. Bu yazıyı bu yanlış yorumların önüne
geçmek ve tam olarak nerede durduğumuzu anlatmak için
yazıyoruz.
Birincisi en başından beri Çingenelik her şeyden önce bir yaşam tarzıdır diyoruz. Etnik ya da ırka dayanan kalıplar Çingene gerçekliğini kuşatamaz diyoruz. Bu mesele en çok yanlış anlaşılan noktalardan biri oldu. Bu değerlendirmemizi özellikle Doğu Avrupalı dostlarımız, Rom dilini, Rom tarihi tümüyle inkar ettiğimiz şeklinde yorumladılar. Oysa gerçek asla böyle değil.
Birincisi en başından beri Çingenelik her şeyden önce bir yaşam tarzıdır diyoruz. Etnik ya da ırka dayanan kalıplar Çingene gerçekliğini kuşatamaz diyoruz. Bu mesele en çok yanlış anlaşılan noktalardan biri oldu. Bu değerlendirmemizi özellikle Doğu Avrupalı dostlarımız, Rom dilini, Rom tarihi tümüyle inkar ettiğimiz şeklinde yorumladılar. Oysa gerçek asla böyle değil.
Çingenelik (To be a gypsy ) sadece Rom olmak demek değildir. Bu ismi (Çingene, Tsigani ya da Gypsy ) ortayan atanlar, bizleri adlandırmak için kullananlar Gacolar olmuştur. Gaco (Sözcüğü burada en geniş anlamıyla kullanıyorum) belli bazı özelliklere sahip olduğunu düşündüğü gruplara bu adı verir. Nedir bu özellikler bir düşünelim.
Toprağında
tarımla uğraşan bir çiftçi. Kendi mutfak malzemelerini
kalaylayan ya da kendisine metal eşya satan göçebe insanları
tanır. Bu insanlar yılın belli zamanlarında köyünün
yakinlarina gelip çadır kurar.
Hayvan
sürüleri besleyen, hayvanlarına yeni otlak alanları bulmak için
dolaşan bir çoban göçebe (Pastoral Nomad). Kendisi ile birlikte
göç eden, ama kendi kamp alanının biraz uzağında çadır kuran;
metal eşya, kap kacak üreten; at yetiştiren, düğününde müzik
aletleri çalan göçebeyi tanır.
Hem
çiftçi hem de çoban göçebe; bu insanlara bir ad takar. İsim bir
yerde Çingene olur başka bir yerde Gypsy, başka bir yerde Nawar...
Bu adı takarken onun konuştuğu dili, geldiği coğrafyayı bilmez.
Bildiği kendisine zanaat ürünleri veya çeşitli hizmetler sunduğu
ve bunun karşılığında gıda maddesi ya da para aldığıdır.
Sonra
her üçü de kentli olur. Ama değişen bir şey olmaz; geçmişin
hatıraları; eski zamanlarda Çingene olarak adlandırılanın
kentte de Çingene olarak anılmasına neden olur.
Sosyal bilim, bizim insanlarımıza başka bir isim vermiştir. Commercial Nomads ya da Peripatetics. Türkçeye göçebe zanaatçı olarak çevirmek en doğrusudur. Peki göçebe zanaatçılar bir etnik grup mudur? Elbetteki hayır; nasıl İskoçların, Almanların, Turanilerin çiftçileri, Çoban göçebeleri varsa; aynı şekilde Göçebe zanaatçıları da vardır. Göçebe zanaatçılık bir yaşam tarzı, sosyo-ekonomik bir kategoridir. Çingene, Gypsy, Nawar gibi sözcükler ise Göçeve zanaatçı olmayanların göçebe zanaatçılara verdikleri adlardır.
Sosyal bilim, bizim insanlarımıza başka bir isim vermiştir. Commercial Nomads ya da Peripatetics. Türkçeye göçebe zanaatçı olarak çevirmek en doğrusudur. Peki göçebe zanaatçılar bir etnik grup mudur? Elbetteki hayır; nasıl İskoçların, Almanların, Turanilerin çiftçileri, Çoban göçebeleri varsa; aynı şekilde Göçebe zanaatçıları da vardır. Göçebe zanaatçılık bir yaşam tarzı, sosyo-ekonomik bir kategoridir. Çingene, Gypsy, Nawar gibi sözcükler ise Göçeve zanaatçı olmayanların göçebe zanaatçılara verdikleri adlardır.
Bu
söylediklerimizden, Romların bir tarihi ve dili olduğunu inkar
ettiğimiz sonucu çıkar mı? Asla, tıpkı diğer göçebe zanaatçı
toplumlar gibi Romların da bir tarihi vardır. Muhtemelen Kuzey
Hindistan'da başlayan ve Avrupalı göçebe zanaatçılarla kaynaşma
süreci ile şekillenen bir tarih. Ve elbette bu tarihin izlerini
taşıyan bir dil. Hem de güçlü, her şeyiyle oturmuş bir dil.
Aynı şekilde Romlar dışındaki diğer göçebe zanaatçı grupların da bir tarihi vardır. İrlandalı kalaycıların, Rudarilerin, Abdalların ve diğerlerinin. Bizim söylediğimiz hepsinin ayrı birer hikayesi olmasına karşılık tüm bu grupların göçebe zanaatçılık ortak paydası altında birleştiğidir. Bu birleşmenin popüler ifadesi, Göçebe zanaatçı olmayanların bizleri; aramızdaki ayrımları bir kenara bırakarak Gypsy, Nawar ya da Çingene-Çingan diye çağırmasıdır.
Yanlış
anlaşıldığımızı düşündüğümüz ikinci nokta sitemizin
adıdır. Hep soruluyor; Çingene sözcüğü Çingenelere ait değil.
Örneğin Romani dilinde geçmiyor. Öyleyse neden bu sözcüğü
kullanıyorsunuz? Ayrıca şunu da ekliyorlar. Bu sözcüğe olumsuz
önyargılar yüklenmiştir. Gacolar bizi aşağılamak için
kullanıyorlar. Kullanmayın bu sözcüğü! Bu eleştirileri yapan
dostlarımızın samimiyetine inanıyoruz. Ama madalyonun diğer yüzü
de var.
Evet
Çingene olmayanlar, Çingene sözcüğünü olumsuz önyargılar
yükleyerek kullanıyorlar. Pis Çingene, hırsız Çingene, aşağılık
Çİngene diyorlar. Ama hiç kimsenin şüphesi olmasın; biz
kendimizi yeterince anlatamadığımız, bizden kaynaklanan sorunları
çözemediğimiz sürece adımızı ne yaparsak yapalım Çingene ya
da Gypsy sözcüklerine yüklenen anlamlar yarın yeni sözcüklere
de yüklenecektir. Bugün Pis Çingene diyen yarın Pis Rom da der.
Biz
ad değiştirmenin çözüm olmadığına inanıyoruz, çözüm
önyargıları kırmak için kendini anlatmak; başkaları ile
sağlıklı bir iletişim kanalı açmaktır. Bunun için de en doğru
olan Gaco seni nasıl adlandırıyorsa kendi tanıtımını o
sözcükle yapmaktır. Aksi halde sorun katlanarak devam eder.
Çözümsüz bir hale gelir.
İşin
garibi aydınlarımızı bir kenara koyarsak Türkiye'de Roman-
Çingene ayrımı çok komik bir noktaya gitmektedir. Kendisi için
Roman sözcüğünü tercih eden kardeşlerimizin bir bölümü
Çingene kelimesini tümüyle reddetmiyor. Ben Çingene değilim ama
aşağı mahallede yaşayan yoksul komşum Çingene diyor. Bir bakıma
başkasının kendisine reva gördüğü muameleyi o da kendi
insanına reva görüyor. Bu durum en kibar ifadeyle söyleyelim
ayıptır. Bizi küçük düşüren bir vaziyettir.
İşte
biz tüm bunlara karşı Çingeneyiz diyoruz. Diğer taraftan bu
bizim kendi şartlarımız için anlamlıdır. Avrupalı dostlarımız
eğer artık Rom sözcüğünün yeterince yaygınlaştığını,
Gacoların kendilerini bu sözcükle hatırladığını
düşünüyorlarsa; bu sözcükteki ısrarlarına elbetteki saygı
duyarız. Türkiye Romları da zaten Avrupa Romları ile benzer bir
tarihsel süreci ve bu sürecin ürünü olan aynı dili
paylaşmaktadır. Bu açıdan Rom kimliğini paylaşmak bizi rahatsız
etmez. Yaptığımız vurgu önyargıları aşmak noktasında
yapılması gereken tanıtımın niteliği ile ilgilidir.
Söylediklerimizi özetleyelim
-Eski
toplumlarda nasıl ki tarımla uğraşan çiftçiler, hayvan sürüleri
besleyen çoban göçebeler varsa; bu gruplara zanaat ürünleri ve
hizmetler sunan göçebe zanaatçılar da olmuştur. Göçebe
zanaatçı olmayanlar göçebe zanaatçılara her yerde farklı
isimler vermişlerdir. Çingene, Gypsy, Nawar gibi.
-Genel
olarak Çingene ya da Gypsy olmak bir etnik (sözcüğü dar anlamda
kullanıyorum ) aidiyete işaret etmez. Buna karşılık ortak bir
tarihi geçmişe sahip olan farklı göçebe zanaatçı gruplar bu
özellikleri taşır. Örneğin Romlar Kuzey Hindistan'dan Abdallarsa
Orta Asya'dan başlayan bir tarihi sürecin sonucunda bugünkü
kimliklerine ulaşmışlardır.
-Çingene
sözcüğünü kullanmamız, isim değiştirerek önyargıların
aşılamayacağını düşünmemizdendir. İsim değişir ama
önyargılar ortadan kalkmaz. Doğru olan kendimizi doğru tanıtmak
ve bizden kaynaklanan hataları düzeltmektir. Önyargılar ancak bu
şekilde aşılabilir.
Sonuç olarak şöyle bitirelim. Avrupalı kardeşlerimizin 1971 1. Dünya Roman Kongresi ile somut hale gelen, önyargıların aşılması doğrultusundaki çabalarını eleştiri hakkımızı saklı tutarak saygıyla karşılıyoruz. Diğer taraftan onların da farklı koşullara sahip olan bizlerin durumunu doğru değerlendirmelerini bekliyoruz. İnancımız şu yönde birbirimizi daha iyi anlamak için çaba gösterirsek; genel olarak toplumumuzu başkalarına daha iyi anlatabilir; önyargıların aşılması için daha verimli çabalar ortaya koyabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder