10 Aralık 2013 Salı

Bağımlılığa Hayır 16/11/2007

Şimdi iyi dinleyin beni. Birlikte küçük bir yolculuğa çıkalım. Eski bir sokak lambası... Işığı kısık kısık... Havada pis bir sis var. Odun kömür kokusu leş kokularına karışıyor. Sokak lambasına sırtını dayamış bir insan. Yüzüne iyi bakın bu adamın. Üstü başı hırpani, kendini salmış, gözleriyle ölümü arıyor. Çünkü kaybetmiş umutlarını. Peki kim bu adam? Kimi kimsesi var mı. Vardı! Onun bir hayatı var. Senin gibi, onun gibi, benim gibi bir insandı o da.

Tıpkı bizler gibi oda dünyaya şanslı gelenlerden değildi. Okulda hocasından, evde babasından, mahallede ağabeylerinden dayak yedi. Sonra yaşı kamile erince kendinden küçüklere dayak attı. Kadınlar sevdi. Aldattı, aldatıldı. Hayata küstü, barıştı. Başka dertleri de oldu elbet. Lakin iyi kötü geçinip gidiyordu.

Bir gün kimbilir neden rakı şişesinde balık olmak istedi. Kafası güzel oldu. Dertleri yanıbaşında duruyordu ama o artık orada değildi. İlk defa bir fiske bile vurmadan, diklenmeden dayılanmadan, kafa patlatmadan çözüyordu dertlerini. Aman ne güzel! Derken her rakı şisesinde balık olduğunda biraz daha az işe yaradığını gördü bu sihirli değneğin. Ağzına ilk değdirdiği zaman ki kadar kolay değildi sahte cennete uçmak. Daha fazlası gerekiyordu her seferinde... Günü geldi kesmemeye başladı rakı şisesinde balık olmak. BU sefer başka dostlar buldu kendine. ... Kuru-sulu gidenlere karıştı. Öyle böyle güzel olmamıştı kafası. Velhasıl kelam eskilerin değişiyle sağlam gogocu olmuştu. Artık parmağını bile kıpırdatmadan havalarda uçuyor, bütün hayallerini kafasının içindeki gizli ülkede gerçekleştiriyordu. Fena alıştı tembelliğe. Sadece aradığı malum şeyleri bulamadığında hareketleniyor, bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Üstelik yaptığı şeyler sadece kendine değil başkalarına da zarar veren çok tehlikeli icraatlar haline gelmeye başlamıştı.
Zamanla herşeyini kaybetti adam. Sahte cennette kendine yeni bir dünya kurarken bu dünyadaki tüm dostları onu terketti. Canını yaktığı insanlar gün geldi onun canını yaktılar. Şimdi sokak lambasının dibinde yapayalnız. Titriyor... Ve ona el uzatacak tek bir insanoğlu bile yok. Neden? Kendi düşen ağlamaz da ondan!

İşte bu adam birileri için bizim toplumumuzun, Çingenelerin geleceğidir. Birilerine göre böylesine yaşamak, bize yakışandır. Bizim kültürümüzdür. Bu fikir sahipleri diledikleri gibi yaşamakta özgürler. Ama Çingenelerin geleceğini kendi sapık fikirleriyle ipotek almaya kalkmasınlar. Biz mahallemizde öğrendik bu yolların çıkmaz olduğunu. Biz mahallemizde, görmüş geçirmiş gerçek ustalardan öğrendik, belanın hasının o sahte cennetin ırmaklarının altından aktığını. Ve isyan ettik o kadere. Ettik de anladık anyayı konyayı.

Ey kardeşim! Biz baharın ve yaşamın sevdalısıyız. Umutttan başka bağımlılığımız yoktur. Her bağımlılık seni sefaletine bağlayan zincirlerdir. Kır zincirlerini, sonra özgürce, insanca; doya doya gül kardeşim... Kafan değil kalbin güzel dolsun. Doya doya içine çek özgürlüğün yar kokulu havasını.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder