10 Aralık 2013 Salı

Anıdan Tarihe; Çingene Yolculuğu

Yazarımız Metin Özbaskıcı yeni bir anı yazısını paylaştı bizlerle. Ailesinin geçimlerini sağlamak için tütün işçisi olarak çalıştığı dönemde Metin Bey'in gözlemledikleri son derece güzel bir dille anlatılıyor bu yazıda. Okumayanlara şiddetle tavsiye ederiz. Bu yararlı tavsiyeden sonra gelelim sözün özüne. Acaba bu yazıda anlatılanlar sadece Metin Bey'in hayatı mıdır? Hiç sanmıyorum. Eğer bu yazı sadece Metin Bey'in hayatından bahsediyor olsaydı yazıyı okuyan dostlarımız, kardeşlerimiz büyük bir samimiyetle yazıda kendi hayatlarından bir parça bulduklarını söyleyebilirler miydi? Yazının özellikle benzer deneyimleri yaşamış Çingeneleri derinden etkilemesinin en önemli sebebi Metin Bey'in anlattıklarının aslında hepimizin hikayesi olmasıdır.


Atalarımızın binlerce yıl boyunca nasıl geçindiğini hepimiz biliyoruz. Yerleşik tarımcı ve göçebe hayvancı topluluklara çeşitli zanaat ve hizmetleri sunarak karşılığında onlardan gıda maddeleri almışlar. Bu şekilde sepetçiler, elekçiler, demirciler, kalaycılar, tenekeciler, bakırcılar, müzisyenler, akrobatlar, halk tiyatrocuları, ilaç ustaları, kerpiççiler, dişçiler, manevi tedavi uzmanları, halk hekimleri vb olarak binlerce yıl ekmeklerini taştan çıkarmışlar. Sonra sanayi gelmiş. Bizim mesleklerimiz işlememeye başlamış. Bizim zanaatlarımız fabrikalarda daha avantajlı koşullar altında yapılmaya başlanmış. Geçmişte bizim sunduğumuz hizmetler; hemen her bölgeye açılan yeni kurumlar tarafından verilmeye başlanmış. Öyle ki geçmişte Çingenelerin yetenekli dişçiler olarak ihtiyaç sahiplerine hizmet sunduğuna inanacak insan bulmak bile zordur bugün. Oysaki modern kurumların yaygın olmadığı eski dönemlerde pek çok sağlık hizmeti Çingenelerin sorumluluk alanındaydı.

Sanayi ile birlikte mesleklerimiz geçersiz hale geldi. Hayatta kalmak için yeni yollar bulmamız gerekiyordu. Bulduk. Kimimiz başkalarının yapmak istemeyeceği, zor, gelir güvencesi olmayan işlere yöneldik. Ayakkabı boyacısı olanlarımız, hurda-atık toplayanlarımız, hammallık yapanlarımız, çiçek satanlarımız, işportacılık, bohçacılık yapanlarımız böyle. Kimimiz ise Metin Bey'in anılarında aktardığı gibi, ücretli çalışmanın en zor biçimi olan tarım işçiliğine yöneldik. Uzun yıllar boyunca Selanik'ten mübadele ile gelen Çingenelerin en önemli geçim kaynağı tütün tarlalarında ve kentlerdeki tütün fabrikalarında ücretli olarak çalışmak oldu. Bölgelere göre fındıkta, ayçiçeğinde ya da pamukta çalışanlarımız da oldu. İstanbul civarındaki tarım arazilerine çalışmak için giden Çingeneler çok uzun süre harmancılar olarak anıldı...

Bu dönem, geleneksel mesleklerimizi yitirip geçinebilmek için başka alanlara yöneldiğimiz günler Çingene tarihinin en zorlu safhalarından birini oluşturmaktadır. Geçmişte çalıştığımız zanaatlarda usta olmamız ve bu alanlarda hemen hiç rekabetin olmaması bizi çok avantajlı kılıyordu. Öyleki büyük imparatorluklar bile namımızın yayıldığı at yetiştiriciliği ya da demircilik gibi zanaatlarda bizim yeteneklerimizden faydalanmak istemişlerdir. Tarihçiler Osmanlı İmparatorluğu'nun zanaatların büyük bir önem taşıdığı geri hizmet teşkilatında Çingenelerin önemli bir rolü olduğunu belirtiyor. Zanaatlarımızın ortadan kalkıp, işlevsizleşmesiyle birlikte sahip olduğumuz nispeten avantajlı konumu kaybetmişiz.

Her şeyden önce yeni çalışma alanları geçmişteki zanaatlarımızla kıyaslandığında aynı ölçüde ustalık gerektirmemektedir. Bizim dışımızdaki farklı kesimlerde bu alanlarda çalışabilmekte, kısa bir çıraklık döneminden sonra bizimle rekabete başlamaktadırlar. Hurda atık toplayıcılığı, hammallık, işportacılık ve kağıt toplayıcılığı alanında çalışan pek çok kesim vardır ve bu durum zaten dar olan geçinme olanaklarını daha da daraltmaktadır. Çingene tarihinin bu aşamasında Çingeneler için hayat her zaman olduğundan daha zordur. Geleneksel mesleklerin ortadan kalkması kimi yerlerde geleneksel kültürü ve toplumsal dayanışmayı da ortadan kaldırmıştır. Böyle örneklerde parçalanan Çingene ailelerinin çocukları suç örgütlerinin eline düşebilmektedir.

***

Bugün hala Metin Bey'in yazısında işaret ettiği dönemde yaşıyoruz. Tek tek aileler ve bireyler şansın ve kendi özel çabalarının yardımıyla eğitim almayı başarabilmişler ya da ortalamanın üstünde gelir elde etmelerini sağlayan işlerde çalışmaya başlamışlardır. Bu örneklerin toplum yapısı içerisinde önemli konumlara gelebildikleri bugün herkes tarafından bilinmektedir. Ne var ki milyonlarca Çingene içerisinde bu insanların sayısı halen çok azdır. Büyük çoğunluk gelir güvencesi olmayan ve ne kadar sürdürülebileceği kimse tarafından bilinemeyen işlerde çalışmaktadırlar. Bu ailelerin çocuklarının eğitime ulaşma şansları halen çok düşüktür. Yoksulluk bir yandan, önyargılar diğer yandan insanlarımızın önünü tıkamaktadır.

Dikkatli bir araştırma yapılırsa bu durumun şu veya bu bölgeye özgü olmadığı, dünyanın her bölgesinde göçebe zanaatçı ataların çocuklarının, Çingenelerin benzer sorunlarla karşı karşıya olduğu görülecektir. Büyük bir açık yüreklilikle kabul etmeliyiz ki sorunlarımızı görmezden gelerek herhangi bir ilerleme sağlamamız mümkün değildir. Sorunlarımızın nedenlerini anlamak zorundayız. Çingenelerin temel sorunlarının nedenleri ise Çingenelerinin tarihinin yukarıda açıklamaya çalıştığımız bölümünde saklıdır. Kaybettiklerimizi geri almamız, insanlık ailesinin onurlu bir parçası olarak kendimizi ortaya koyabilmemiz ancak bu tarihin ve bugüne miras kalan problemlerin çok iyi anlaşılması ile mümkündür...

Çingene yolculuğu devam ediyor. Bu yolculukta ferah konaklara ulaşabilmek için anıları, tarihe dönüştürmek zorundayız. Anılarımıza sahip çıkarak tarihimizi yazacağız. Tarihimizi yazdığımızda ise acılarımızın nedenini anlayacağız, anlatacağız.
***
Hepinize şen bir hafta diliyorum, neşeniz bol keyfiniz gıcır olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder